kendisine verilmeden önce dahi ibadete düşkün, takvâ sahibi bir kul olarak bilinirdi. Salihlerle beraber olmayı seçmiş, ömrünü hayırlı amellere yöneltmiştir. Geçimini ise hiçbir zaman başkasına yük olmadan, kendi alın teriyle ve el emeğiyle sağlamıştır.
Rivayetlere göre Hz. İdris -aleyhisselâm-, Bâbil yöresinde dünyaya gelmiştir. Hazret-i Âdem’in altıncı kuşaktan torunu olan bu mübarek peygamber, daha risalet görevi verilmeden önce dahi kulluğuyla, takvasıyla ve ibadete olan bağlılığıyla tanınmıştır.
Salih kimselerle bir arada yaşamayı tercih eden Hz. İdris (a.s.), geçimini kendi emeğiyle sağlamış, el işiyle çalışarak maişetini temin etmiştir. İnsanlık tarihinde terzilik mesleğini ilk başlatan kişi olduğu da kaynaklarda zikredilmektedir.
O dönemde Kâbil’in soyundan gelen kavmi arasında yaşayan Hz. İdris (a.s.), maneviyattan uzaklaşmış, helâl ve haram sınırlarını hiçe sayan bir topluma şahit oluyordu. Şit Aleyhisselam’ın yolundan ayrılan bu topluluk her türlü günaha dalmış, kulluk vazifelerini terk etmişti. İşte böyle bir dönemde Yüce Allah, Hz. İdris’i (a.s.) peygamber olarak görevlendirdi. Kendisine otuz sahife indirildi ve bu ilahî emirleri kavmine tebliğ etti.
Melekler zaman zaman topluluk halinde Hz. İdris’i (a.s.) ziyaret eder, onunla sohbet ederlerdi. İdris Aleyhisselam’ın davetine icabet eden müminlerin sayısı yaklaşık bin kişiyi bulmuştu.
Hz. İdris -aleyhisselâm-, Allah tarafından kavmine peygamber olarak gönderilmiştir. Yaşadığı toplum, Kâbil’in neslinden gelen ve zamanla doğru yoldan uzaklaşmış bir topluluktu. Şit -aleyhisselâm-’ın öğretilerinden ayrılan bu insanlar, kulluk görevlerini terk etmiş ve günahlarla meşgul olmaya başlamışlardı.
Toplumu tekrar hakka davet etmek için Yüce Allah, Hz. İdris’i (a.s.) peygamberlikle görevlendirdi. Ona sahifeler indirildi ve ilahî emirleri insanlara tebliğ etmesi emredildi. Kur’ân-ı Kerîm’de, Hz. İdris’in (a.s.) doğruluktan asla ayrılmayan, güvenilir ve sadık bir peygamber olduğu ifade edilmiştir.
Rivayetlere göre, vefatının ardından Allah Teâlâ onu yüksek bir makama yükseltmiştir. Bazı kaynaklarda hâlen hayatta olduğu, semânın dördüncü katında bulunduğu ve kıyamet gününü beklediği bildirilir.
Hz. İdris -aleyhisselâm-, kavmini daima öğütlerle doğruya yönlendirir, hikmetli sözlerle insanlara yol gösterirdi. Onun nasihatlerinden bazıları şöyledir:
Bazı âlimler, Hz. İdris’in (a.s.) halen hayatta olduğunu ve semada bulunduğunu ifade etmişlerdir. Onun doğruluğu ve üstün şahsiyeti Kur’an-ı Kerim’de açıkça övülmektedir.
Meryem Suresi 56. ayette şöyle buyrulur:
“Kitap’ta İdris’i an! Şüphesiz o, çok doğru sözlü bir peygamberdi.”
Enbiyâ Suresi 85-86. ayetlerde ise İdris (a.s.) ile birlikte diğer peygamberlerin sabır ve salihlikleri şöyle dile getirilir:
“İsmail’i, İdris’i ve Zülkifl’i de hatırla! Onların hepsi sabredenlerdendi. Biz onları rahmetimize kabul ettik. Şüphesiz onlar salih kimselerdendi.”
Kur’an’da geçen bu ifadeler, Hz. İdris’in (a.s.) doğruluk, sabır ve fazilet bakımından ne kadar yüce bir makamda olduğunu göstermektedir.
Mevlânâ -kuddise sirruh- da Hz. İdris ve Hz. İsa (a.s.) hakkında şu yorumda bulunur:
“İdris ve İsa -aleyhimesselâm-, riyazet ve mücahede ile öyle bir dereceye ulaştılar ki, âdeta melekler gibi oldular. Yemez içmez hâle geldiler. Meleklerle aynı hâle geldiklerinden dolayı göğe yükseltildiler.”
Bu durum, insanın sabır, şükür ve nefis terbiyesi ile manevi olgunluğa erişebileceğini; kalbini arındırarak melekler gibi ulvî derecelere yükselebileceğini gösterir.
Peygamberler, sadece ruhani kemâlde değil, dünyevi işlerde de insanlığa öncülük etmişlerdir. Hz. Âdem’in (a.s.) ziraati başlatması, Hz. İdris’in (a.s.) terzilik mesleğini ilk uygulayan kişi olması bunun örneklerindendir. Ayrıca, yazı kültürünün gelişimi de Hz. İdris döneminde önemli ilerlemeler göstermiştir.
Hz. İdris’in (a.s.) yaşadığı dönemde toplum, Kâbil’in neslinden gelen bir topluluktu. Hem maddi hem de manevi yönden büyük bir yozlaşma içine düşmüşlerdi. Şit Aleyhisselâm’ın gösterdiği doğru yoldan uzaklaşmış, Allah’a kulluk vazifelerini terk etmişlerdi. Haramı helal gibi görerek her türlü günah ve kötülüğü işlemeye başlamışlardı. İşte bu sapkın topluluğu hak dine davet etmek için Yüce Allah, Hz. İdris’i (a.s.) peygamber olarak göndermiştir.
Hz. İdris’e (a.s.) Allah tarafından otuz sahife indirilmiş ve bu sahifelerde emirler ile yasaklar bildirilmiştir. O da aldığı bu ilahî hükümleri kavmine tebliğ ederek insanları hakka davet etmiştir. Rivayetlere göre melekler zaman zaman topluluk halinde Hz. İdris’i (a.s.) ziyaret eder, onunla sohbet ederlerdi. Onun davetine icabet eden müminlerin sayısı yaklaşık bin kişiye ulaşmıştı.