Müslümanın hayatındaki her eylemde olduğu gibi, sevgi ve nefret duygularının da merkezinde Allah rızası yer almalıdır. İslam inancına göre, bir Müslüman sadece ibadetlerinde değil; dostluklarında, muhabbetlerinde ve hatta nefretinde dahi ilahî bir niyet taşımalıdır. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v.), hadislerinde “Allah için sevmek ve Allah için buğz etmek” kavramına sıkça vurgu yaparak, bu duyguların imanla yakından ilişkili olduğunu belirtmiştir.
İmam Gazzâlî, bu konuda derin bir tahlil yaparak, Allah için sevmenin ve buğz etmenin çoğu zaman gözle görünmeyen, kalpte gizli bir hakikat olduğunu ifade eder. Ona göre bir kişinin Allah rızası için birini sevmesinin en belirgin göstergesi, o kimseyle kurduğu sohbet, dostluk ve kardeşlik bağıdır. Bu bağ, dünyevî çıkar ya da menfaat üzerine değil, tamamen iman kardeşliği ve ahiret bilinci üzerine inşa edilmelidir.
Gazzâlî, insanların gündelik hayatta birbirleriyle karşılaşmasının doğal bir durum olduğunu söyler. Pazarda alışveriş sırasında, bir devlet dairesinde iş takibi yaparken, toplu taşımada ya da mahalle ortamında insanlar sık sık bir araya gelirler. Ancak bu tür karşılaşmalar, İslâmî anlamda bir kardeşlik veya dostluk ilişkisi olarak nitelendirilemez. Çünkü burada niyet, bağlılık ve manevi hukuk yoktur. Kişiler sadece aynı mekânı paylaşmakta ya da yolları geçici olarak kesişmektedir.
Gerçek kardeşlik ise, Allah rızasına dayanan bir niyetle kurulandır. İmam Gazzâlî’ye göre, böyle bir kardeşliğin temeli iman, sadakat ve muhabbetullah üzerinedir. Bir Müslümanın bir diğerini Allah için sevmesi, onunla beraber iyilikte yardımlaşması, günahlardan sakındırması ve gerektiğinde nasihatle yönlendirmesi bu dostluğun en güzel tezahürüdür.
Öte yandan, Allah için buğz etmek de kişinin nefretini nefsi arzulara değil, hak ve batıl ayrımına dayandırması anlamına gelir. Yani Müslüman, bir kimseyi şahsi sebeplerden ötürü değil; Allah’ın emirlerine ve adaletine aykırı davranışlarından dolayı sevmez. Bu da İslam ahlakında adaletli bir duygusal dengeyi temsil eder.
Müslüman’ın sevgi ve nefret anlayışı dünyevî bağlardan değil, ilahî ölçülerden beslenmelidir. Çünkü Allah için sevilen dostluk, hem bu dünyada gönül huzuru getirir hem de ahirette kalıcı bir mükâfata vesile olur. Niyetin merkezinde Allah rızası olduğunda, insanın tüm ilişkileri de manevî bir derinlik kazanır.
İlginizi Çekebilir: Şeytan Niçin Var?