Müslümanı Muazzez Kılan Nedir? - Genel | Kardeş Eli Derneği
BLOG
Blog

Müslümanı Muazzez Kılan Nedir?

10.10.2025

Dua, Müslüman’ın yalnızca dille yapılan bir ibadet değil, kalbin derinliklerinden yükselen bir teslimiyet ilanıdır. Kulun, “Ben hiçbir şeye gerçekten malik değilim, sahip olduğum her şey bir emanet” diyebilmesidir. İnsan, ne kadar bilgiye, teknolojiye, servete ulaşırsa ulaşsın; bir yaprağın düşüşünü dahi kontrol edemediğini fark ettiğinde, hakiki kudretin kimde olduğunu anlar. Dua; insanın, kendi acizliğini fark edip, Allah’ın mutlak kudreti karşısında eğilmesidir.

Görünmeyen Bir Enaniyet Tuzak

İnsan bazen başarılarının içinde kaybolur. “Ben yaptım”, “Ben kazandım” dediği an, aslında kendine ait olmayan bir kudreti sahiplenmiş olur. Oysa kudret, insana ait değildir; sadece emaneten verilen bir imkan, geçici bir nefes, bir fırsattır.
Kibirle yoğrulan her “ben” cümlesi, insanın kendi iç dünyasında kurduğu gizli bir puttur. Allah, insana bazen kelimeleriyle, bazen başarısıyla, bazen de başarısızlığıyla imtihan eder. Kimi zaman da hiçbir dış düşmana gerek kalmadan, insanı kendi iddiasından vurur.

Acizlik, bir Müslüman için zillet değil, Allah’a yönelişin en sahici halidir. Acziyetini bilen insan, Allah’tan yardım istemekten utanmaz. Çünkü bilir ki, Allah’a el açan kimse aslında düşmemiştir; yükselmenin kapısını aralamıştır.
Kudret, kendini güçlü sanmakla değil, kudret sahibini tanımakla elde edilir. Bir müminin izzeti, “Ben güçlüyüm” demesinde değil; “Gücü veren Allah’tır” diyebilmesindedir.

İzzet ve Merhamet Arasındaki İnce Denge

Bir Müslüman, acziyetini Rabbine gösterir; ama düşmanına karşı izzetle durur. “Müminlere karşı merhametli, kâfirlere karşı izzetli” olmanın manası tam da budur.
Merhamet, korkaklık değildir. Cesaret, öfke de değildir. Hakikatte Müslüman, merhametini yerinde kullanır; adaletten sapmaz, ama zulme de boyun eğmez.
İzzet; imanla, ferasetle ve vakarla taşınan bir sorumluluktur.

Bugün, acziyetin içinde izzetin nasıl taşındığını görmek isteyen, Gazze’ye baksın. Maddi gücü elinden alınmış bir halk, sadece ellerini kaldırarak “Rabbimiz!” diyebiliyor. Ve o dua, nice ordudan, nice bütçeden daha gür bir sesle yankılanıyor.
Gazze’deki bir annenin duası, dünya sistemlerini sarsıyor. Çünkü imanla yapılan bir dua, sadece bir söz değil; kudretin asıl sahibine yönelen bir teslimiyet ilanıdır.

Bir Müslümanı yücelten, kime boyun eğdiğidir. Eğer secdesi dünyaya, makamına, paraya veya güceyse; orada izzet değil, esaret vardır.
Ama kul, yalnız Allah karşısında eğiliyorsa; işte o zaman acziyetiyle izzet kazanır.
Zira “Allahu Ekber” diyerek namaza duran bir insan, aslında tüm sahte kudretlerin karşısında “Ben yalnızca Rabbime boyun eğerim” diyordur.

Müslümanı Muazzez Kılan, Kudret Değil Acziyettir

Bir Müslümanın yüceliği, sahip olduklarıyla değil, teslim olduklarıyla ölçülür.
Acziyetini bilen kul, hem izzetli hem vakurlu olur.
Çünkü bilir ki:
Kudret Allah’tadır, zafer Allah’tandır, izzet Allah’tandır.
Ve insan, yalnızca Rabbine yöneldiğinde acizliğinde güç, teslimiyetinde yücelik bulur.

İlginizi Çekebilir: 5 Büyük Peygamberler Kimlerdir?

Sosyal Medyada Bizi Takip Edin
Hızlı Bağış Hayra vesile olan, hayrı işleyen gibidir.
Bağış Türü
Paylaş
SON BLOG YAZILARI
  • Babalar Çocukları Nasıl Etkiliyor?
    Çocukluk, insanın ilk aynasıdır. O aynada duyulan ses, hissedilen güven ve görülen bakış; gelecekteki kişiliğin temel taşlarını oluşturur. Ailenin sıcak çemberi, çocuğa kim olduğunu değil, kim olabileceğini gösteren ilk sahnedir. Bu sahnede anne, duygusal bağı kuran, sevgiyi dokunuşla öğreten taraftır. Baba ise bu sevgiye yön veren pusuladır. Onun varlığı, çocuk için sadece bir güven alanı değil; aynı zamanda hayatın nasıl yaşanacağına dair bir rehberdir.
  • Müslümanı Muazzez Kılan Nedir?
    Dua, Müslüman’ın yalnızca dille yapılan bir ibadet değil, kalbin derinliklerinden yükselen bir teslimiyet ilanıdır. Kulun, “Ben hiçbir şeye gerçekten malik değilim, sahip olduğum her şey bir emanet” diyebilmesidir. İnsan, ne kadar bilgiye, teknolojiye, servete ulaşırsa ulaşsın; bir yaprağın düşüşünü dahi kontrol edemediğini fark ettiğinde, hakiki kudretin kimde olduğunu anlar. Dua; insanın, kendi acizliğini fark edip, Allah’ın mutlak kudreti karşısında eğilmesidir.
  • Kanuni Sultan Süleyman’ın İlginç Özellikleri
    Kanuni Sultan Süleyman, 1494 yılında Trabzon’da dünyaya geldi. Osmanlı tahtının kudretli hükümdarı Yavuz Sultan Selim’in oğlu, Hafsa Sultan’ın ise kıymetli evladıydı. Genç yaşta Saruhan Sancağı’nda yöneticilik yaparak devlet idaresinde tecrübe kazandı. 1520’de babasının vefatı üzerine Osmanlı tahtına geçti ve 46 yıl süren hükümranlığıyla imparatorluğun en uzun süre tahtta kalan padişahı oldu. Bu dönemde 13 büyük sefere çıkarak hem doğuda hem batıda Osmanlı topraklarını genişletti. Adaletli yönetimiyle halk arasında “Kanuni” unvanıyla anıldı.
  • Bir İnsanı Neden Seversiniz?
    Müslümanın hayatındaki her eylemde olduğu gibi, sevgi ve nefret duygularının da merkezinde Allah rızası yer almalıdır. İslam inancına göre, bir Müslüman sadece ibadetlerinde değil; dostluklarında, muhabbetlerinde ve hatta nefretinde dahi ilahî bir niyet taşımalıdır. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v.), hadislerinde “Allah için sevmek ve Allah için buğz etmek” kavramına sıkça vurgu yaparak, bu duyguların imanla yakından ilişkili olduğunu belirtmiştir.
  • Kanuni Sultan Süleyman’ın Sandık Vasiyeti
    Osmanlı’nın kudretli hükümdarı Kanuni Sultan Süleyman Han, hayatının son anlarına kadar hem devletine hem de inancına bağlı bir padişahtı. Onun vefatından sonra ortaya çıkan gizemli bir vasiyet, asırlar boyunca tarihçilerin ve halkın merakını cezbetmiştir. Sultan Süleyman, ölümünden sonra mezarına kendisine ait küçük bir sandığın konulmasını istemişti. Bu, sıradan bir isteğin ötesindeydi — çünkü bu sandığın içinde ne olduğu kimse tarafından bilinmiyordu.