Kanuni Sultan Süleyman’ın Sandık Vasiyeti - Genel | Kardeş Eli Derneği
BLOG
Blog

Kanuni Sultan Süleyman’ın Sandık Vasiyeti

08.10.2025

Osmanlı’nın kudretli hükümdarı Kanuni Sultan Süleyman Han, hayatının son anlarına kadar hem devletine hem de inancına bağlı bir padişahtı. Onun vefatından sonra ortaya çıkan gizemli bir vasiyet, asırlar boyunca tarihçilerin ve halkın merakını cezbetmiştir. Sultan Süleyman, ölümünden sonra mezarına kendisine ait küçük bir sandığın konulmasını istemişti. Bu, sıradan bir isteğin ötesindeydi — çünkü bu sandığın içinde ne olduğu kimse tarafından bilinmiyordu.

Yıllarını sefer meydanlarında geçiren Kanuni, son nefesini de bir sefer esnasında verdi. Naaşı büyük bir ihtimamla İstanbul’a getirildiğinde, defin hazırlıkları büyük bir titizlikle yürütüldü. Vasiyet üzerine sandık da hazırlandı ve mezar başına getirildi. Devlet erkânı, vezirler, paşalar ve ulema törende hazır bulundu.

Ancak mesele sandığa geldiğinde, işler karıştı. Dönemin büyük âlimi Şeyhülislam Ebussuud Efendi’ye, sultanın bu isteği arz edildi. Ebussuud Efendi uzun bir sessizlikten sonra, “Bu vasiyet İslam’ın usulüne uygun değildir. Zinhar yerine getirmeyin,” diyerek kesin bir hüküm verdi. Böylece Kanuni’nin son arzusu yerine getirilemedi. Sandık mezara konulmadı, fakat herkesin aklında tek bir soru belirdi: Dünyaya hükmeden bu büyük padişah mezarına ne koymak istemişti?

Merak dayanılmaz hale gelince sandık açıldı. İçinde ne mücevher vardı, ne altın… Sadece yüzlerce kâğıt ve mühürlü fetvalar çıktı. Bunlar, Kanuni’nin saltanatı boyunca aldığı her önemli kararda, Şeyhülislam Ebussuud Efendi’den aldığı fetvalardı. Yani sultan, Allah huzuruna giderken ardında bıraktığı hükümlerin hepsini delilleriyle birlikte götürmek istemişti.

Bu manzara karşısında Ebussuud Efendi’nin gözlerinden yaşlar süzüldü. “Ey büyük sultan,” dedi titrek bir sesle, “sen Rabbine karşı kendini temize çıkardın, ama mesuliyeti bize bıraktın. Biz nasıl hesap vereceğiz şimdi?”

Bu olay, sadece bir padişahın son vasiyeti değil; adalet, vicdan ve sorumluluk duygusunun sembolüdür. Kanuni Sultan Süleyman, sadece topraklara değil, kalplere de hükmetmişti. Ölümünden asırlar sonra bile, o sandığın hikayesi bize şunu hatırlatır: Gerçek büyüklük, hükmettiğin kadar adil olabilmektir.

 

İlginizi Çekebilir: Zeyd İbni Erkam Kimdir?

Sosyal Medyada Bizi Takip Edin
Hızlı Bağış Hayra vesile olan, hayrı işleyen gibidir.
Bağış Türü
Paylaş
SON BLOG YAZILARI
  • Babalar Çocukları Nasıl Etkiliyor?
    Çocukluk, insanın ilk aynasıdır. O aynada duyulan ses, hissedilen güven ve görülen bakış; gelecekteki kişiliğin temel taşlarını oluşturur. Ailenin sıcak çemberi, çocuğa kim olduğunu değil, kim olabileceğini gösteren ilk sahnedir. Bu sahnede anne, duygusal bağı kuran, sevgiyi dokunuşla öğreten taraftır. Baba ise bu sevgiye yön veren pusuladır. Onun varlığı, çocuk için sadece bir güven alanı değil; aynı zamanda hayatın nasıl yaşanacağına dair bir rehberdir.
  • Müslümanı Muazzez Kılan Nedir?
    Dua, Müslüman’ın yalnızca dille yapılan bir ibadet değil, kalbin derinliklerinden yükselen bir teslimiyet ilanıdır. Kulun, “Ben hiçbir şeye gerçekten malik değilim, sahip olduğum her şey bir emanet” diyebilmesidir. İnsan, ne kadar bilgiye, teknolojiye, servete ulaşırsa ulaşsın; bir yaprağın düşüşünü dahi kontrol edemediğini fark ettiğinde, hakiki kudretin kimde olduğunu anlar. Dua; insanın, kendi acizliğini fark edip, Allah’ın mutlak kudreti karşısında eğilmesidir.
  • Kanuni Sultan Süleyman’ın İlginç Özellikleri
    Kanuni Sultan Süleyman, 1494 yılında Trabzon’da dünyaya geldi. Osmanlı tahtının kudretli hükümdarı Yavuz Sultan Selim’in oğlu, Hafsa Sultan’ın ise kıymetli evladıydı. Genç yaşta Saruhan Sancağı’nda yöneticilik yaparak devlet idaresinde tecrübe kazandı. 1520’de babasının vefatı üzerine Osmanlı tahtına geçti ve 46 yıl süren hükümranlığıyla imparatorluğun en uzun süre tahtta kalan padişahı oldu. Bu dönemde 13 büyük sefere çıkarak hem doğuda hem batıda Osmanlı topraklarını genişletti. Adaletli yönetimiyle halk arasında “Kanuni” unvanıyla anıldı.
  • Bir İnsanı Neden Seversiniz?
    Müslümanın hayatındaki her eylemde olduğu gibi, sevgi ve nefret duygularının da merkezinde Allah rızası yer almalıdır. İslam inancına göre, bir Müslüman sadece ibadetlerinde değil; dostluklarında, muhabbetlerinde ve hatta nefretinde dahi ilahî bir niyet taşımalıdır. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v.), hadislerinde “Allah için sevmek ve Allah için buğz etmek” kavramına sıkça vurgu yaparak, bu duyguların imanla yakından ilişkili olduğunu belirtmiştir.
  • Kanuni Sultan Süleyman’ın Sandık Vasiyeti
    Osmanlı’nın kudretli hükümdarı Kanuni Sultan Süleyman Han, hayatının son anlarına kadar hem devletine hem de inancına bağlı bir padişahtı. Onun vefatından sonra ortaya çıkan gizemli bir vasiyet, asırlar boyunca tarihçilerin ve halkın merakını cezbetmiştir. Sultan Süleyman, ölümünden sonra mezarına kendisine ait küçük bir sandığın konulmasını istemişti. Bu, sıradan bir isteğin ötesindeydi — çünkü bu sandığın içinde ne olduğu kimse tarafından bilinmiyordu.