Şeytan Niçin Var? - Genel | Kardeş Eli Derneği
BLOG
Blog

Şeytan Niçin Var?

12.09.2025

Allah, varlıklar içinde hiçbir benzeri ya da zıddı bulunmayan tek ve mutlak varlıktır. O’nun dışında kalan bütün yaratılmışlar, ya eşleriyle ya da zıtlarıyla birlikte var edilmiştir. Bu düzenin hikmeti ise, her şeyin çiftler halinde yaratılmasıyla Allah’ın benzersizliğinin ve birliğinin daha açık bir şekilde anlaşılmasını sağlamaktır. Yaratılan varlıkların eş ve zıtlık üzerine kurulması, insanlara Allah’ın tek ve rakipsiz olduğunu hatırlatır.

Şeytanın Yaratılışı ve Hikmeti

Bu yazıda farklı bir soruya odaklanıyoruz: “Allah niçin şeytanı yarattı? İnsanları saptırmasına neden izin verdi? Eğer şeytan olmasaydı kötülükler de yok olur muydu?”

Allah Hiçbir Varlığı Doğuştan Şeytan Olarak Yaratmadı

Öncelikle şunu bilmek gerekir ki, Allah hiçbir varlığı yaratırken onu doğrudan “kötülük için” var etmemiştir. Bu kural İblis için de geçerlidir. İblis, Hz. Âdem yaratılmadan önce Rabbine kulluk eden bir varlıktı. Çoğu İslam âlimi, İblis’in aslında cinlerden olduğunu; ancak yoğun ibadeti sebebiyle meleklere katıldığını ifade eder.

Tıpkı insanlar gibi cinler de özgür iradeye sahiptir ve imtihanla karşı karşıya bırakılmıştır. Yani yaratılışları itibarıyla temiz ve iman etmeye yatkındırlar. İblis de bu istisnadan uzak değildir. Ancak Hz. Âdem yaratıldığında ve Allah meleklere ona secde etmelerini emrettiğinde İblis, kibri ve hasedi yüzünden secde etmeyi reddetti.

Onun bu inadı ve isyanı, aslında kendi tercihiyle şeytanlaşma sürecini başlatmıştır. Rabbine itaatsizlik edip sorumluluğunu kabul etmek yerine “Beni sen azdırdın” diyerek suçu Allah’a yüklemiştir. Kur’an’da A’râf Sûresi 16. ayette bu durum şöyle aktarılır:
“Beni azdırmana karşılık, and içerim ki, ben de onları saptırmak için senin doğru yolunun üzerine oturacağım.”

İblis’in Şeytanlaşma Süreci

Allah Teâlâ, meleklere Hz. Âdem’e secde etmelerini emretmiş, melekler itaat etmiş, ancak İblis kibirlenerek emre karşı gelmiştir. Bunun sonucunda Allah onu rahmetinden kovmuş ve kıyamete kadar lânetlenmişler arasına dahil etmiştir. Fakat İblis, bu kovulmuşluğun ardından insanı kendine düşman bellemiş ve onları da aynı yola sürüklemek için izin istemiştir. Allah da bu talebe, imtihan sırrının bir gereği olarak, tehditvari bir şekilde izin vermiştir.

Kur’an’ın farklı surelerinde bu olay farklı detaylarla aktarılır. Hicr Sûresi’nde İblis’in secdeyi reddetmesi, İsra Sûresi’nde ise insanları kandırma arzusu ön plana çıkar. Bu anlatımların hiçbiri bir diğerinin aynısı değildir; her biri olaya farklı bir boyut kazandırır.

Allah Neden İblis’e Mühlet Verdi?

Burada önemli bir nokta vardır: Allah İblis’e şeytan olmayı emretmedi, sadece onun kendi tercihine izin verdi. Tıpkı bir öğretmenin öğrencilerine sınavda yanlış yapma serbestliği vermesi gibi… Öğretmen, öğrencisinin yanlış yapmasından memnun olmaz ama sınavın gereği olarak buna müsaade eder. Allah’ın İblis’e verdiği mühlet de bu hikmet çerçevesinde anlaşılmalıdır.

Şunu da belirtmek gerekir ki, Allah şeytanın işlerinden razı değildir. Kur’an’da Sad Sûresi 78. ayette “Hesap gününe kadar lanetim senin üzerinedir” buyrularak Allah’ın İblis’in fiillerinden hoşnut olmadığı açıkça bildirilir.

Şeytan Kime Musallat Olur?

Şeytan, her dilediği insana yönelip onu saptıramaz. Rabbimiz, şeytanın ancak Allah’ı anmaktan uzak duranlara musallat olacağını bildirir. Zuhruf Sûresi 36-39. ayetlerde şu ifadeler yer alır:
“Kim Rahman’ın zikrinden yüz çevirirse, biz ona şeytanı musallat ederiz. Onlar doğru yoldan alıkoyar, fakat kendilerini doğru yolda sanırlar…”

Bu da bize gösteriyor ki, Allah’ı zikreden, imanla yaşayan ve ihlaslı olan kulların üzerinde şeytanın hiçbir gücü yoktur. Onun vesvesesi ancak zayıf gönüllerde etkili olabilir.

Sosyal Medyada Bizi Takip Edin
Hızlı Bağış Hayra vesile olan, hayrı işleyen gibidir.
Bağış Türü
Paylaş
SON BLOG YAZILARI
  • Babalar Çocukları Nasıl Etkiliyor?
    Çocukluk, insanın ilk aynasıdır. O aynada duyulan ses, hissedilen güven ve görülen bakış; gelecekteki kişiliğin temel taşlarını oluşturur. Ailenin sıcak çemberi, çocuğa kim olduğunu değil, kim olabileceğini gösteren ilk sahnedir. Bu sahnede anne, duygusal bağı kuran, sevgiyi dokunuşla öğreten taraftır. Baba ise bu sevgiye yön veren pusuladır. Onun varlığı, çocuk için sadece bir güven alanı değil; aynı zamanda hayatın nasıl yaşanacağına dair bir rehberdir.
  • Müslümanı Muazzez Kılan Nedir?
    Dua, Müslüman’ın yalnızca dille yapılan bir ibadet değil, kalbin derinliklerinden yükselen bir teslimiyet ilanıdır. Kulun, “Ben hiçbir şeye gerçekten malik değilim, sahip olduğum her şey bir emanet” diyebilmesidir. İnsan, ne kadar bilgiye, teknolojiye, servete ulaşırsa ulaşsın; bir yaprağın düşüşünü dahi kontrol edemediğini fark ettiğinde, hakiki kudretin kimde olduğunu anlar. Dua; insanın, kendi acizliğini fark edip, Allah’ın mutlak kudreti karşısında eğilmesidir.
  • Kanuni Sultan Süleyman’ın İlginç Özellikleri
    Kanuni Sultan Süleyman, 1494 yılında Trabzon’da dünyaya geldi. Osmanlı tahtının kudretli hükümdarı Yavuz Sultan Selim’in oğlu, Hafsa Sultan’ın ise kıymetli evladıydı. Genç yaşta Saruhan Sancağı’nda yöneticilik yaparak devlet idaresinde tecrübe kazandı. 1520’de babasının vefatı üzerine Osmanlı tahtına geçti ve 46 yıl süren hükümranlığıyla imparatorluğun en uzun süre tahtta kalan padişahı oldu. Bu dönemde 13 büyük sefere çıkarak hem doğuda hem batıda Osmanlı topraklarını genişletti. Adaletli yönetimiyle halk arasında “Kanuni” unvanıyla anıldı.
  • Bir İnsanı Neden Seversiniz?
    Müslümanın hayatındaki her eylemde olduğu gibi, sevgi ve nefret duygularının da merkezinde Allah rızası yer almalıdır. İslam inancına göre, bir Müslüman sadece ibadetlerinde değil; dostluklarında, muhabbetlerinde ve hatta nefretinde dahi ilahî bir niyet taşımalıdır. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v.), hadislerinde “Allah için sevmek ve Allah için buğz etmek” kavramına sıkça vurgu yaparak, bu duyguların imanla yakından ilişkili olduğunu belirtmiştir.
  • Kanuni Sultan Süleyman’ın Sandık Vasiyeti
    Osmanlı’nın kudretli hükümdarı Kanuni Sultan Süleyman Han, hayatının son anlarına kadar hem devletine hem de inancına bağlı bir padişahtı. Onun vefatından sonra ortaya çıkan gizemli bir vasiyet, asırlar boyunca tarihçilerin ve halkın merakını cezbetmiştir. Sultan Süleyman, ölümünden sonra mezarına kendisine ait küçük bir sandığın konulmasını istemişti. Bu, sıradan bir isteğin ötesindeydi — çünkü bu sandığın içinde ne olduğu kimse tarafından bilinmiyordu.