İslam inancında, Allah’a olan bağlılık kadar O’nun elçisi olan Peygamberimiz Hz. Muhammed’e (s.a.v.) duyulan sevgi ve itaat de büyük önem taşır. Kur’an-ı Kerim’de bu konu şu şekilde açıkça belirtilir:
“De ki: Allah’a ve Resulüne itaat edin! Eğer yüz çevirirlerse bilsinler ki Allah, kâfirleri sevmez.” (Ali İmran, 32)
Bu ayet, Müslümanların sadece Allah’a değil, aynı zamanda O’nun elçisine de eksiksiz bir şekilde bağlı olması gerektiğini vurgular. Peki Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) karşı sorumluluklarımız nelerdir? Neden O'na uymak bu kadar önemlidir?
Peygamberimiz (s.a.v.), insanları karanlıktan aydınlığa çıkaran bir rehberdir. İslam'ın nurunu tüm insanlığa ulaştırmak için gönderilen son elçi olarak, onun sünnetine uymak ve gösterdiği yolda yürümek, hidayetin ta kendisidir. Hayatın her alanında bizlere örnek olan Resulullah, sözleri ve davranışlarıyla insanlığa doğru yolu göstermiştir.
O, sapkın inançları ortadan kaldırmış, hakiki tevhid inancını insanlara tanıtmış, insanlığı cehaletten kurtararak ilim, ahlak ve adalet ile yoğurmuştur. Onun öğretileri, insanlığın manevi kurtuluşunu sağlayan ilahi bir reçete gibidir. Peygamberimize itaat etmek, Kur'an-ı Kerim'in de emrettiği üzere, Allah'a itaatin ayrılmaz bir parçasıdır.
O'nun gösterdiği yol, sadece dünyevi huzuru değil, ahirette kurtuluşu da sağlar. Bu yüzden O'na itaat etmek, Allah'ın rızasına ulaşmanın en doğru yoludur. Peygamberimizin sünnetine sarılmak, karanlık zamanlarımızda yolumuzu aydınlatan bir ışık, zorluklarımızda bize güç veren bir kaynaktır. Onun ahlakını örnek almak, her Müslümanın en temel görevidir.
Hz. Muhammed (s.a.v.), sadece bir lider değil, aynı zamanda tüm insanlığın kurtuluşu için çile çekmiş, sabretmiş, mücadele vermiş bir rahmet elçisidir. Peygamberimizin hayatı, insanlığa yol gösteren bir meşale gibidir. O'nun ahlakı, davranışları ve öğretileri, bizler için en güzel örnektir. İslam'ın özünü anlamak ve yaşamak, ancak O'nu tanımakla mümkündür. O'nu sevmek; aklın, vicdanın ve imanın doğal bir sonucudur. Peygamberimizi sevmek, sadece duygusal bir bağlılık değil, aynı zamanda O'nun izinden gitmek, sünnetine uymak ve ahlakını yaşamaktır. O'nu canımızdan daha fazla sevmek, imanın kemalindendir. Çünkü O'na duyulan sevgi, kişiyi Allah sevgisine götürür. Allah Resulünü sevmek, Yüce Allah'ın rızasını kazanmanın ve gerçek imanın işaretidir. Peygamber sevgisi, kalplerimizi nurlandırır ve bizi doğru yolda tutar. O'na duyduğumuz sevgi ve bağlılık, ahirette de kurtuluşumuzun vesilesi olacaktır.
Kur’an’da bu açıkça ifade edilir:
“De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın.” (Al-i İmran, 31)
Peygamber Efendimiz'in hayatı; her yönüyle bizler için mükemmel bir örnek teşkil etmektedir. O'nun yaşamı sadece bir tarih değil, yaşayan ve bizlere rehberlik eden canlı bir mirastır. İslam'ın özünü anlamamız ve günlük hayatımıza tatbik etmemiz için en doğru yol, Hz. Muhammed'in (s.a.v) sünnetine uymaktır. O'nun yaşamında gördüğümüz dürüstlük, sabır, cesaret, adalet ve tevazu gibi en yüce ahlaki erdemlerin bütünüdür. Sadece sözde değil, davranışlarımızla da bu değerleri yaşatmak gerçek takipçiliğin işaretidir. Peygamberimizi sevdiğini söyleyip O'nun yolundan gitmemek, boş bir iddiadır. O'na benzemek, bu değerlere sahip olmaktan geçer. Ve bu da ancak Sünnet-i Seniyye'ye, yani O'nun sözlerine, davranışlarına ve tavsiyelerine uymakla mümkündür. Gerçek takipçilik, zorluklar karşısında dahi sünnetin izinden ayrılmamak ve her durumda Peygamberimizin öğretilerini rehber edinmektir.
Hz. Peygamber (s.a.v.) yalnızca yaşadığı dönemin değil, kıyamete kadar gelecek tüm insanların rehberidir. Doğduğunda ilk sözü “ümmetim” olan, mahşer günü herkes “nefsim” derken yine “ümmetim” diyerek şefaat edecek yüce bir gönül sahibidir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.), en büyük insanlık örneğidir. O’nu tanımak, sevmek, anlamak ve yolunu takip etmek sadece dini bir vecibe değil, aynı zamanda hayata anlam katan, insanı yücelten bir tercihtir.
Ne mutlu O’nu rehber edinenlere…
Ne mutlu O’na selam gönderip Sünnetine sımsıkı sarılanlara…