Kurban Bayramı, İslam dünyasında hem ibadet hem de paylaşma ruhunun zirveye ulaştığı mübarek günlerden biridir. Peki, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Kurban Bayramı’nda neler yapardı? Onun sünneti ve tavsiyeleri nelerdi? İşte Hz. Muhammed’in (s.a.v.) Kurban Bayramı’ndaki uygulamaları ve bizlere ışık tutan örnek davranışları…
Peygamber efendimiz, bayram sabahı erken uyanır gusül alırdı. Bu ritüel, bayramın manevi atmosferine hazırlık için önemli bir adımdı. Temiz bir bedenle bayrama başlayarak, ruhunu da hazırlamış olurdu. Ardından, güzel elbiselerini giyer ve bayram namazı için yola çıkardı. Bayram namazına giderken farklı yollardan gitmeyi tercih ederdi. Günümüzde de bu davranış, sünnet-i müekkede olarak önem taşır.
Hadis: “Resûlullah (s.a.v.) bayram günü farklı yollardan giderdi.” (Buhârî, Îdeyn 5)
Peygamber Efendimiz Kurban Bayramı sabahı, bayram namazından önce herhangi bir şey yemezdi. Kurban Bayramı'nın manevi atmosferinde, Peygamberimiz, ilk lokmasını kendi kestiği kurbandan almayı tercih ederdi. Böylece, bayram namazı'ndan önceki bu ritüel, hem toplumsal dayanışmayı simgeliyor hem de kurban ibadetinin özünü vurguluyordu. Peygamber Efendimizin bu davranışı, müslümanların bayram günlerinde gösterdiği titizliği ve ibadetlerine olan derin saygısını yansıtıyordu.
Hadis: “Resûlullah (s.a.v.) Kurban Bayramı günü namazdan dönmeden önce hiçbir şey yemezdi.” (Tirmizî, Edâhî 11)
Peygamber Efendimiz (s.a.v.), gücü yettiği sürece kurbanını bizzat kendisi keserdi. Eğer bir başkasına kestirecekse de kurbanın başında bulunur, “Bismillah, Allahu Ekber” diyerek ibadetin ruhuna katılırdı. Kurban kesimi sırasında önemli bir anlam taşır ve ibadetin Allah’a yönelik bir teslimiyet ifadesidir.
Hadis: “Peygamber (s.a.v.), iki boynuzlu beyaz ve siyah renkli koç kurban etti. Bizzat eliyle kesti.” (Buhârî, Edâhî 7)
Efendimiz (s.a.v.) kurban etini üçe ayırırdı. Kurban edilen hayvanın bir kısmı, aile fertlerine ayrılır. Aile bireyleri, kurban etinin nimetini birlikte yaşar ve bu sayede aralarındaki bağlar güçlenir. Kurban etinin bir diğer kısmı ise yoksullara dağıtılır. Yoksullara yapılan bu yardımlar, toplumda yardımlaşma ve dayanışma kültürünü teşvik eder. Kalan kısmı ise misafirlere ve dostlara ikram edilirdi. Misafirperverlik, İslam kültürünün önemli bir parçasıdır ve bu şekilde dostluk ilişkileri güçlendirilir.
Bayramları Peygamber Efendimiz (s.a.v.) neşeli ve coşkulu bir şekilde yaşardı. O, bayramların herkes için sevinç dolu geçmesini arzu ederdi. Özellikle çocuklara, kadınlara ve gençlere bayramın sevinç günü olduğunu sık sık hatırlatırdı. Bu özel günlerde insanlar bir araya gelir, kardeşlik ve dayanışma duygularını pekiştirirlerdi. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bayram eğlencelerine de açık bir tutum sergilemiştir. Hatta Habeşlilerin mescidde kılıçla oyun gösterisi yapmasına izin vermiştir.
Hadis: “Her kavmin bir bayramı vardır. Bu, bizim bayramımızdır.” (Buhârî, Îdeyn 2)
Bayram, sosyal bağların güçlendiği bir fırsattır. İnsanlar, bu özel günlerde bir araya gelerek dostluklarını pekiştirir, sevdikleriyle olan ilişkilerini derinleştirir. Peygamberimiz (s.a.v.) de bu geleneği yaşatarak ashâbıyla bayramlaşır, selamlaşır ve dua ederdi. Günümüzde ise, bu güzel geleneği sürdürmek amacıyla “Bayramınız mübarek olsun” gibi ifadelerle selamlaşma şekilleri benimsenmiştir. Bayramlar, sevgi, saygı ve hoşgörünün ön planda olduğu, herkesin birbirine iyi dileklerde bulunduğu özel zamanlardır. Bu vesileyle, bayramlaşmayı ve selamlaşmayı teşvik etmek, toplumsal huzuru ve mutluluğu artırmak adına son derece önemlidir. İnsanların bir araya gelerek birbirlerine sarılması, duygusal bağların güçlenmesine katkıda bulunur.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.), kurban ibadetini Allah’a yakınlaşma vesilesi olarak görür ve ümmetine bu konuda titiz davranmayı öğütlerdi. Kurbanın yalnızca et değil, niyet ve takva yönüyle Allah katında değer kazandığını ifade ederdi. İyi niyetle yapılan bir kurban, kişiyi manevi olarak yükseltir ve toplumsal yardımlaşmayı teşvik eder. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in öğretilerine uygun olarak, kurban ibadetini samimiyetle yerine getirmeli ve bu vesileyle Allah’a yaklaşmalıdır.
Ayet: “Onların ne etleri ne de kanları Allah’a ulaşır. O’na ulaşan yalnızca sizin takvanızdır.” (Hac, 37)