Bir sefer dönüşüydü… Osmanlı ordusu, zaferin ardından yavaş yavaş İstanbul’a yaklaşıyordu. Yorgun ama gururlu askerlerin önünde ilerleyen Kanuni Sultan Süleyman, halkın coşkulu karşılamasını selamlıyordu. Tam o sırada, kalabalığın arasından yaşlı bir kadın öne çıktı ve kimsenin beklemediği bir cesaretle padişahın atının önüne durdu.
Kadın titrek ama kararlı bir sesle konuştu:
“– Sultanım! Ben senden şikâyetçiyim!”
Bu sözleri duyan çevredeki askerler şaşkınlıktan donup kaldı. Ancak Kanuni sakin bir tebessümle yaşlı kadına döndü ve sordu:
“– Kimsin sen, beni kimden şikâyet edeceksin? Ben ki bütün cihanın sultanıyım.”
Kadın başını dik tutarak cevap verdi:
“– Senden değil Sultanım, ama askerlerinden dertliyim. Seferden dönerken tarlamın üzerinden geçmişler, bütün ekinlerimi ezmişler. Emeklerim boşa gitti. Ben de seni, ilahi mahkemede Rabbime şikâyet edeceğim.”
Bu sözler Kanuni’nin yüreğine dokundu. Karşısında hakkını korkmadan arayan bir kul görmek, ona adaletin asıl manasını hatırlattı. Hemen oracıkta kadının zararının tespit edilmesini emretti. Tarlada oluşan tüm kayıp hesaplandı ve bedeli fazlasıyla kendisine ödendi.
Sultan, yaşlı kadına dönüp,
“– Hakkını helal et ana, bize düşen adaletle hükmetmektir,” dedi.
Kadın gözleri dolarak,
“– Helal olsun Sultanım, Allah devletine zeval vermesin,” diye karşılık verdi.
Kanuni Sultan Süleyman o gün bir kez daha anladı ki, gerçek kudret; kalabalıkları yönetmekte değil, tek bir mazlumun gönlünü hoş etmekte gizlidir.
İlginizi Çekebilir: Kanuni Sultan Süleyman Kimdir?