İffet Nedir? - Genel | Kardeş Eli Derneği
BLOG
Blog

İffet Nedir?

24.06.2025

İffet, insanın hem davranışlarında hem de duygularında ölçülü olmasını ifade eden derin anlamlı bir ahlâkî erdemdir. Özellikle bireyin cinsî arzularını Allah’ın çizdiği sınırlar içerisinde denetlemesiyle ön plana çıkar. İffet sahibi bir insan, helâl dairesi dışında şehvetine yön vermez, edep ve hayâyı hayatının merkezine alır.

 

İslam’da İffetin Yeri

İslam ahlâkında iffet, sadece dışa dönük bir davranış kalıbı değil; aynı zamanda kalpte başlayan ve bireyin karakterini şekillendiren bir ruh disiplinidir. İslam'da iffetin yeri, bireyin ahlaki gelişiminde merkezi bir öneme sahiptir. İffet, sadece cinsel arzuların kontrol edilmesi değil, tüm davranışlarda ölçülü ve dengeli olmayı ifade eder. Müslümanlar için iffet, Allah'ın rızasını kazanmanın ve temiz bir kalbe sahip olmanın temel yoludur.

Kur'an-ı Kerîm'de iffetin gerekliliği, zinanın ve hayasızlığın yasaklanması ile açıkça belirtilmiştir. İslam toplumunda iffet, aile kurumunun sağlamlığını korur ve toplumsal düzeni güvence altına alır. Hem kadınlar hem erkekler için iffetli olmak, İslami yaşamın vazgeçilmez bir parçasıdır ve takva sahibi olmanın önemli bir göstergesidir.

"Evlenmeye gücü yetmeyenler, Allah kendilerini lütfuyla zenginleştirinceye kadar iffetlerini korusunlar." (Nur, 24/33) ayeti, kişinin şartlar ne olursa olsun nefsine hâkim olması gerektiğini vurgular. Bu yaklaşım, sabır ve öz disiplini teşvik ederek, insanın en zor şartlarda bile ahlaki değerlerinden taviz vermemesi gerektiğini öğretir. İffet, böylece sadece bir erdem değil, imanın pratiğe dökülmüş halidir.

Aynı şekilde, iffeti bozan davranışlar da Kur’an’da eleştirilmiş, iffetli kadın ve erkeklerin korunması öğütlenmiştir:
“…Namusunuzu koruyun, zina etmeyin, gizlice dost edinmeyin…” (Maide, 5/5). Bu ayet, iffetin yalnızca görünürde değil, gizli niyet ve eylemlerde de korunması gerektiğini belirtir.

Peygamber Efendimiz (s.a.s), iffetli yaşamı sadece tavsiye etmekle kalmamış, kendi hayatıyla da bu erdemi temsil etmiştir. İffet, onun dualarında da sıkça yer bulmuştur:
“Allah’ım! Senden hidayet, takva, iffet ve gönül zenginliği isterim.” (Müslim, Zikr, 72).

Bunun yanı sıra, ölçüyü kaybetmekten, aşırılıktan ve edep sınırlarını zorlayan davranışlardan sakındırmıştır. Nitekim Hz. Aişe’ye (r.a) şöyle buyurmuştur:
“Sertlikten ve aşırılıktan uzak durmanı tavsiye ederim.” (Buhârî, Edeb, 38).

İffet, İslam ahlâkında bir denge noktasıdır. Ne arzuları tamamen bastırmak (ki bu humûd olarak tanımlanır), ne de onları serbest bırakmak (fücûr) doğru görülür. İdeal olan, duyguların helâl zeminde yaşanmasıdır. Yani bir insan eşiyle arasında şehveti yaşarken, helâl olmayan ilişkilere karşı kalbini ve gözünü kapamalıdır.

Ne yazık ki modern çağda iffetin değeri birçok toplumda göz ardı edilmekte; mahremiyet sınırları silikleşmektedir. Müslüman bir toplumda bile, denize veya havuza kadın-erkek karışık girmenin normalleşmesi bu ahlâkî duyarlılığın kaybını gösterir. Oysa Kur’an açıkça bildirir:
“Irzlarını koruyan erkekler ve kadınlar... Allah onlar için mağfiret ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır.” (Ahzâb, 33/35)

İffet, sadece kişisel bir ahlâk tercihi değil; aynı zamanda toplumsal yapıyı koruyan bir kalkandır. Ailelerin, nesillerin, ilişkilerin sağlam temeller üzerinde yükselmesi için bu erdemin korunması şarttır. İffetli olmak, çağın rüzgarına kapılmadan, yaratılış amacını unutmadan, ölçülü ve şuurlu bir hayat sürmek demektir.

 

 

İslam Ahlakının Temel Kaynakları Nelerdir?

İtikat Nedir?

Sosyal Medyada Bizi Takip Edin
Hızlı Bağış Hayra vesile olan, hayrı işleyen gibidir.
Bağış Türü
Paylaş
SON BLOG YAZILARI
  • Babalar Çocukları Nasıl Etkiliyor?
    Çocukluk, insanın ilk aynasıdır. O aynada duyulan ses, hissedilen güven ve görülen bakış; gelecekteki kişiliğin temel taşlarını oluşturur. Ailenin sıcak çemberi, çocuğa kim olduğunu değil, kim olabileceğini gösteren ilk sahnedir. Bu sahnede anne, duygusal bağı kuran, sevgiyi dokunuşla öğreten taraftır. Baba ise bu sevgiye yön veren pusuladır. Onun varlığı, çocuk için sadece bir güven alanı değil; aynı zamanda hayatın nasıl yaşanacağına dair bir rehberdir.
  • Müslümanı Muazzez Kılan Nedir?
    Dua, Müslüman’ın yalnızca dille yapılan bir ibadet değil, kalbin derinliklerinden yükselen bir teslimiyet ilanıdır. Kulun, “Ben hiçbir şeye gerçekten malik değilim, sahip olduğum her şey bir emanet” diyebilmesidir. İnsan, ne kadar bilgiye, teknolojiye, servete ulaşırsa ulaşsın; bir yaprağın düşüşünü dahi kontrol edemediğini fark ettiğinde, hakiki kudretin kimde olduğunu anlar. Dua; insanın, kendi acizliğini fark edip, Allah’ın mutlak kudreti karşısında eğilmesidir.
  • Kanuni Sultan Süleyman’ın İlginç Özellikleri
    Kanuni Sultan Süleyman, 1494 yılında Trabzon’da dünyaya geldi. Osmanlı tahtının kudretli hükümdarı Yavuz Sultan Selim’in oğlu, Hafsa Sultan’ın ise kıymetli evladıydı. Genç yaşta Saruhan Sancağı’nda yöneticilik yaparak devlet idaresinde tecrübe kazandı. 1520’de babasının vefatı üzerine Osmanlı tahtına geçti ve 46 yıl süren hükümranlığıyla imparatorluğun en uzun süre tahtta kalan padişahı oldu. Bu dönemde 13 büyük sefere çıkarak hem doğuda hem batıda Osmanlı topraklarını genişletti. Adaletli yönetimiyle halk arasında “Kanuni” unvanıyla anıldı.
  • Bir İnsanı Neden Seversiniz?
    Müslümanın hayatındaki her eylemde olduğu gibi, sevgi ve nefret duygularının da merkezinde Allah rızası yer almalıdır. İslam inancına göre, bir Müslüman sadece ibadetlerinde değil; dostluklarında, muhabbetlerinde ve hatta nefretinde dahi ilahî bir niyet taşımalıdır. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v.), hadislerinde “Allah için sevmek ve Allah için buğz etmek” kavramına sıkça vurgu yaparak, bu duyguların imanla yakından ilişkili olduğunu belirtmiştir.
  • Kanuni Sultan Süleyman’ın Sandık Vasiyeti
    Osmanlı’nın kudretli hükümdarı Kanuni Sultan Süleyman Han, hayatının son anlarına kadar hem devletine hem de inancına bağlı bir padişahtı. Onun vefatından sonra ortaya çıkan gizemli bir vasiyet, asırlar boyunca tarihçilerin ve halkın merakını cezbetmiştir. Sultan Süleyman, ölümünden sonra mezarına kendisine ait küçük bir sandığın konulmasını istemişti. Bu, sıradan bir isteğin ötesindeydi — çünkü bu sandığın içinde ne olduğu kimse tarafından bilinmiyordu.