Eskiler, “Âlimden câhil, câhilden âlim doğar.” demişlerdir. Yani insan hayatında bazen öyle anlar olur ki, bütün tedbirleri boşa çıkaran bir ilahî takdir devreye girer. Karanlığın ortasında doğan bir ışık nasıl etrafı aydınlatırsa, bazen de parıltılı bir dönemin ardından yoğun bir karanlık iner. Çünkü dünya, değişimin ve dönüşümün durmaksızın yaşandığı bir imtihan yeridir. Hiçbir şey sabit kalmaz, her şey sürekli tebeddül hâlindedir.
Allah Teâlâ’nın “el-Hâdî” (doğru yola erdiren) ve “el-Mudill” (saptıran) isimleri arasındaki denge, bu gerçeği açıkça gösterir. Nitekim Hz. Nuh’un iman etmeyen oğlunda da görüldüğü gibi, iman ile inkârın mücadelesi kıyamete kadar nöbetleşe sürecektir. Bazen iman sahipleri sabırlarının karşılığında hem uhrevî hem dünyevî nimetlere kavuşacak; bazen de küfür ve zulüm, dünyanın yüzünü karartacaktır. Ancak her devirde, karanlıkların içinde parlayan bir iman nuru mutlaka var olacaktır.
Hz. Nuh -aleyhisselâm-, uzun yıllar boyunca ümmetini hakka çağırdı, ömrünü tebliğe adadı. Yüce Rabbinden kâfirlerin yok edilmesini istedi; çünkü artık fesadın kökünün kazınmasıyla insanlığın kurtuluşa ereceğini düşündü. Nitekim tufanla beraber inkarcıların nesli tükendi. Ama dünya, imtihan sahnesi olarak varlığını sürdürdüğü için inkâr, küllerinden yeniden doğdu. Çünkü nefis de vardı, şeytan da.
Bugün bizler de toplumun bozulduğundan, evlatlarımızın kaybolduğundan şikâyet ediyoruz. Evet, evlât nimeti çok kıymetlidir. İhmal edilirse vebali ağırdır. Fakat bütün gayrete rağmen Hz. Nuh’un evladını, hatta eşini dahi kurtaramadığını görmek gerekir. Bir baba yüreğiyle Rabbine şöyle niyaz etmişti:
Yâ Rabbi! Oğlum da ailemdendir. Senin vaadin haktır. Sen hükmedenlerin en hayırlısısın.” (Hûd, 45)
Ancak Allah Teâlâ’nın kesin hükmü şuydu:
“Ey Nuh! O senin ailenden değildir. Çünkü yaptığı amel salih değildir. Hakkında bilgin olmayan bir şeyi benden isteme. Câhillerden olmaman için sana öğüt veriyorum.” (Hûd, 46)
Bu ayet, anne babalar için büyük bir ölçüdür: İnsan, evladının iman yolunda olması için çabalayacak, dua edecek, nasihat edecek. Fakat hidayet yalnızca Allah’ın elindedir.
Hiç kimse evladının ebedî azap içinde olmasını istemez. Ama herkes kendi imanı ve ameliyle hesaba çekilecektir. Bu yüzden, evladını kaybettikten sonra feryat figan etmek fayda vermez. Asıl gayret, bu dünyada nefes alırken imanlı bir nesil için çalışmaktır.
Rabbimiz bizleri ve nesillerimizi gerçek imanla buluştursun. Kalplerimizi küfürden uzak kılsın. Ayaklarımızı sırât-ı müstakîm üzere sabit eylesin. Bizleri, peygamberlerle, sıddîklarla, şehitlerle ve sâlihlerle beraber haşretsin. Âmîn.