Hz. Nuh’un (a.s.) İmtihanı: Evlât, İman ve İlâhî Ölçü - Genel | Kardeş Eli Derneği
BLOG
Blog

Hz. Nuh’un (a.s.) İmtihanı: Evlât, İman ve İlâhî Ölçü

16.09.2025

Eskiler, “Âlimden câhil, câhilden âlim doğar.” demişlerdir. Yani insan hayatında bazen öyle anlar olur ki, bütün tedbirleri boşa çıkaran bir ilahî takdir devreye girer. Karanlığın ortasında doğan bir ışık nasıl etrafı aydınlatırsa, bazen de parıltılı bir dönemin ardından yoğun bir karanlık iner. Çünkü dünya, değişimin ve dönüşümün durmaksızın yaşandığı bir imtihan yeridir. Hiçbir şey sabit kalmaz, her şey sürekli tebeddül hâlindedir.

Allah Teâlâ’nın “el-Hâdî” (doğru yola erdiren) ve “el-Mudill” (saptıran) isimleri arasındaki denge, bu gerçeği açıkça gösterir. Nitekim Hz. Nuh’un iman etmeyen oğlunda da görüldüğü gibi, iman ile inkârın mücadelesi kıyamete kadar nöbetleşe sürecektir. Bazen iman sahipleri sabırlarının karşılığında hem uhrevî hem dünyevî nimetlere kavuşacak; bazen de küfür ve zulüm, dünyanın yüzünü karartacaktır. Ancak her devirde, karanlıkların içinde parlayan bir iman nuru mutlaka var olacaktır.

Hz. Nu'un (A.s) Sınavı: Çocuklar, İnanç ve İlahi 

Hz. Nuh -aleyhisselâm-, uzun yıllar boyunca ümmetini hakka çağırdı, ömrünü tebliğe adadı. Yüce Rabbinden kâfirlerin yok edilmesini istedi; çünkü artık fesadın kökünün kazınmasıyla insanlığın kurtuluşa ereceğini düşündü. Nitekim tufanla beraber inkarcıların nesli tükendi. Ama dünya, imtihan sahnesi olarak varlığını sürdürdüğü için inkâr, küllerinden yeniden doğdu. Çünkü nefis de vardı, şeytan da.

Bugün bizler de toplumun bozulduğundan, evlatlarımızın kaybolduğundan şikâyet ediyoruz. Evet, evlât nimeti çok kıymetlidir. İhmal edilirse vebali ağırdır. Fakat bütün gayrete rağmen Hz. Nuh’un evladını, hatta eşini dahi kurtaramadığını görmek gerekir. Bir baba yüreğiyle Rabbine şöyle niyaz etmişti:

Yâ Rabbi! Oğlum da ailemdendir. Senin vaadin haktır. Sen hükmedenlerin en hayırlısısın.” (Hûd, 45)

Ancak Allah Teâlâ’nın kesin hükmü şuydu:

“Ey Nuh! O senin ailenden değildir. Çünkü yaptığı amel salih değildir. Hakkında bilgin olmayan bir şeyi benden isteme. Câhillerden olmaman için sana öğüt veriyorum.” (Hûd, 46)

Bu ayet, anne babalar için büyük bir ölçüdür: İnsan, evladının iman yolunda olması için çabalayacak, dua edecek, nasihat edecek. Fakat hidayet yalnızca Allah’ın elindedir.

Herkes Kendi İmanı ile Sınanır

Hiç kimse evladının ebedî azap içinde olmasını istemez. Ama herkes kendi imanı ve ameliyle hesaba çekilecektir. Bu yüzden, evladını kaybettikten sonra feryat figan etmek fayda vermez. Asıl gayret, bu dünyada nefes alırken imanlı bir nesil için çalışmaktır.

Rabbimiz bizleri ve nesillerimizi gerçek imanla buluştursun. Kalplerimizi küfürden uzak kılsın. Ayaklarımızı sırât-ı müstakîm üzere sabit eylesin. Bizleri, peygamberlerle, sıddîklarla, şehitlerle ve sâlihlerle beraber haşretsin. Âmîn.

Hz. Süleyman (a.s.) Kimdir?

Hz. Eyüp Kimdir?

Sosyal Medyada Bizi Takip Edin
Hızlı Bağış Hayra vesile olan, hayrı işleyen gibidir.
Bağış Türü
Paylaş
SON BLOG YAZILARI
  • Babalar Çocukları Nasıl Etkiliyor?
    Çocukluk, insanın ilk aynasıdır. O aynada duyulan ses, hissedilen güven ve görülen bakış; gelecekteki kişiliğin temel taşlarını oluşturur. Ailenin sıcak çemberi, çocuğa kim olduğunu değil, kim olabileceğini gösteren ilk sahnedir. Bu sahnede anne, duygusal bağı kuran, sevgiyi dokunuşla öğreten taraftır. Baba ise bu sevgiye yön veren pusuladır. Onun varlığı, çocuk için sadece bir güven alanı değil; aynı zamanda hayatın nasıl yaşanacağına dair bir rehberdir.
  • Müslümanı Muazzez Kılan Nedir?
    Dua, Müslüman’ın yalnızca dille yapılan bir ibadet değil, kalbin derinliklerinden yükselen bir teslimiyet ilanıdır. Kulun, “Ben hiçbir şeye gerçekten malik değilim, sahip olduğum her şey bir emanet” diyebilmesidir. İnsan, ne kadar bilgiye, teknolojiye, servete ulaşırsa ulaşsın; bir yaprağın düşüşünü dahi kontrol edemediğini fark ettiğinde, hakiki kudretin kimde olduğunu anlar. Dua; insanın, kendi acizliğini fark edip, Allah’ın mutlak kudreti karşısında eğilmesidir.
  • Kanuni Sultan Süleyman’ın İlginç Özellikleri
    Kanuni Sultan Süleyman, 1494 yılında Trabzon’da dünyaya geldi. Osmanlı tahtının kudretli hükümdarı Yavuz Sultan Selim’in oğlu, Hafsa Sultan’ın ise kıymetli evladıydı. Genç yaşta Saruhan Sancağı’nda yöneticilik yaparak devlet idaresinde tecrübe kazandı. 1520’de babasının vefatı üzerine Osmanlı tahtına geçti ve 46 yıl süren hükümranlığıyla imparatorluğun en uzun süre tahtta kalan padişahı oldu. Bu dönemde 13 büyük sefere çıkarak hem doğuda hem batıda Osmanlı topraklarını genişletti. Adaletli yönetimiyle halk arasında “Kanuni” unvanıyla anıldı.
  • Bir İnsanı Neden Seversiniz?
    Müslümanın hayatındaki her eylemde olduğu gibi, sevgi ve nefret duygularının da merkezinde Allah rızası yer almalıdır. İslam inancına göre, bir Müslüman sadece ibadetlerinde değil; dostluklarında, muhabbetlerinde ve hatta nefretinde dahi ilahî bir niyet taşımalıdır. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v.), hadislerinde “Allah için sevmek ve Allah için buğz etmek” kavramına sıkça vurgu yaparak, bu duyguların imanla yakından ilişkili olduğunu belirtmiştir.
  • Kanuni Sultan Süleyman’ın Sandık Vasiyeti
    Osmanlı’nın kudretli hükümdarı Kanuni Sultan Süleyman Han, hayatının son anlarına kadar hem devletine hem de inancına bağlı bir padişahtı. Onun vefatından sonra ortaya çıkan gizemli bir vasiyet, asırlar boyunca tarihçilerin ve halkın merakını cezbetmiştir. Sultan Süleyman, ölümünden sonra mezarına kendisine ait küçük bir sandığın konulmasını istemişti. Bu, sıradan bir isteğin ötesindeydi — çünkü bu sandığın içinde ne olduğu kimse tarafından bilinmiyordu.