Ahlak kavramı, Arapça kökenli olup "hulk" sözcüğünden gelmektedir ve "huy" anlamına gelir. Arapça dilinde ahlak-ı hamide ve ahlak-ı hasene iyi ahlak anlamında kullanılırken, ahlak-ı zemime ve ahlak-ı seyyie ise kötü ahlak olarak tanımlanmaktadır. Ahlakın tanımı, insanların belirli bir toplum içinde birlikte yaşarken uydukları davranış kalıplarını ve değer yargılarını ifade eder. Evrensel anlayışa değil de toplum tarafından oluşturulan ve davranışlara yön veren kurallar bütününe yapılan vurgu, ahlakın toplumsal yönünü ön plana çıkarır. Ahlak, toplumun değerler sistemi içinde şekillenir ve nesilden nesile aktarılarak devam eder. Bu bağlamda, her toplumun kendine özgü ahlaki normları olabilir ve bunlar zaman içinde değişime uğrayabilir. Tanımlayıcı ahlakın tersine, normatif ahlak anlayışı sadece var olan durumu değil, olması gerekeni de belirtir. Topluluk ögelerden bağımsız, gelenek biçiminde rasyonel kişilerce onaylanacak olan kurallar, evrensel bir ahlak anlayışına işaret eder. Ahlak, kişisel çıkarların ötesinde, toplumsal düzeni ve insan ilişkilerini düzenleyen doğru davranış kurallarıdır.
Doğru ve iyiye yönelik hareketleri gerektiren prensiplerdir. Belirli davranışlara yüksek değerler atanarak bunların gerçekleştirilmesi özendirilir. Ahlak prensipleri, kişilerin eylemlerini düzenlemeyi hedefleyen ve bu süreçte hangi davranışların iyi veya kötü, doğru veya yanlış olduğunu belirleyen tüm kurallardır. Kaynağı bireyin içinden gelir. Yani dışarıdan bir baskı olmaksızın kendiliğinden uygulamaya konur. Ancak, ahlakın nasıl kazanıldığı ayrı bir tartışma meselesidir.
Ahlaki değerlerin doğuştan geldiği, bireyin özünden kaynaklandığı iddia edilmektedir. Bu sebeple kişinin içsel diyalogları ve kendi kendine yaptığı yönlendirmeler sonucunda şekillenir. Bu bağlamda vicdan, ahlaki yapının merkezi ve yön verici bir unsur olarak kabul edilmektedir.
Ahlakın yaşamın ilerleyen dönemlerinde edinildiği, bireylere aile, okul, çevre ve din gibi toplumsal kurumlar aracılığıyla aktarıldığı kabul edilmektedir. "Tabula Rasa" (Boş Levha) felsefi kavramı savunulmaktadır. Bu görüşe göre, insan zihni boş bir levha (tuval) gibidir. Doğduğunda insan zihni boş durumdadır ve sosyal etkileşimler yoluyla sonradan doldurulur. Bu nedenle, Nesnel Ahlak, bireyin başkalarına nasıl davranması gerektiğini belirler.