4 Büyük Melek Hangileridir? - Genel | Kardeş Eli Derneği
BLOG
Blog

4 Büyük Melek Hangileridir?

17.04.2025

İslam inancında melekler, Allah’ın emriyle hareket eden, nurdan yaratılmış, günah işleme yetisi olmayan, saf ve temiz varlıklardır. Bu varlıklar, Allah’ın emrini yerine getirmekle görevlidirler. Her birinin kendine has görevleri vardır; ancak içlerinden dördü, özel görevleri ve önemleri dolayısıyla "dört büyük melek" olarak bilinir.

Peki bu dört büyük melek kimdir ve görevleri nelerdir? Gelin birlikte inceleyelim.

Cebrâil (a.s.) – Vahiy Meleği

Cebrâil, Allah’tan aldığı vahiyleri peygamberlere ulaştıran melektir. İslam inancında, Cebrâil vahiy meleği olarak bilinir ve meleklerin en üst makamında yer alır. O, sadece Hz. Muhammed’e (s.a.v.) değil, aynı zamanda diğer peygamberlere de vahiy getirmiştir. Kur’an-ı Kerim başta olmak üzere tüm ilahi kitaplar, onun aracılığıyla peygamberlere bildirilmiştir. Cebrâil, bu önemli görevini yerine getirirken, Allah’ın emirlerini eksiksiz bir şekilde iletmiştir. İslam tarihinde bu melek, özellikle Hz. Muhammed’e (s.a.v.) Kur’an’ı getiren en önemli figür olarak öne çıkar. O, sadece bir haberci değil, aynı zamanda ilahi mesajların insanlığa ulaşmasını sağlayan bir aracıdır. 

Mikâil (a.s.) – Rızık ve Doğa Meleği

Mikâil’in görevi, tabiat olaylarını ve rızıkları düzenlemektir. O, Allah’ın yarattığı evrende önemli bir rol üstlenir. Yağmurun yağması, rüzgârın esmesi, bitkilerin büyümesi gibi doğal olaylar onun kontrolündedir. Bu olaylar, insanların yaşamı için hayati öneme sahiptir. Mikâil, doğanın dengesini sağlarken, aynı zamanda insanların ve canlıların rızıklarının taksiminde de görev alır. Mikâil, Allah’ın rahmetini yeryüzüne ulaştıran melek olarak anılır. Onun varlığı, insanların ihtiyaç duyduğu her şeyin düzenli bir şekilde karşılanmasına yardımcı olur. Tabiatın döngüsünü yöneten bu melek, insanların yaşamında da önemli bir yer tutar. 

İsrâfil (a.s.) – Sûr Meleği

İsrâfil (a.s.), sûr meleği olarak tanınır ve kıyametin kopacağı gün sûra üfleyerek hayatın sona ermesine vesile olacak olan melektir. Müslüman inancına göre, bu üfleme ile tüm yaşam sona erecek ve evren büyük bir sessizliğe bürünecektir. İsrâfil, sûra ikinci kez üfleyerek bütün ölülerin yeniden dirilmesini sağlayacaktır. Bu özellikleri nedeniyle, onun görevi hem sonun hem de yeniden başlangıcın simgesidir. Bu, insanların ahiret hayatına geçişini temsil eden çok önemli bir olaydır. İsrâfil'in sûr elinde hazır bir şekilde Allah’ın emrini beklediğine inanılır. Kıyamet günü geldiğinde, İsrâfil’in sûra üflemesi, tüm canlıların ve ölülerin yeniden dirilişini tetikleyecek ve evrende yeni bir dönemin başlangıcını müjdeleyecektir.

Azrâil (a.s.) – Ölüm Meleği

Azrâil, Allah’ın emriyle canlıların ruhunu kabzeden yani canlarını alan melektir. Halk arasında “ölüm meleği” olarak da bilinir. Bu önemli görev, onun tüm varlıkların yaşam döngüsündeki yerini belirlerken, insanlara da ecelin kaçınılmaz olduğunu hatırlatır. Her insanın eceli geldiğinde ruhunu almakla görevlidir. Ölüm, hayatın en doğal parçası olmasına rağmen, insanlar için genellikle korkutucu bir kavramdır. Azrâil, bu süreci yönetirken, merhamet ve adaletle hareket eder. Her bir ruhun, yaratıcısına dönüş yolculuğu, Azrâil tarafından titizlikle gerçekleştirilir.

Meleklere inanmak, İslam’da iman esaslarından biridir. Onlar ne hata yaparlar ne de kendi istekleriyle hareket ederler; yalnızca Allah’ın emriyle görevlerini yerine getirirler. Dört büyük melek ise bu ilahi düzende en önemli görevleri üstlenen özel varlıklardır.

Sosyal Medyada Bizi Takip Edin
Hızlı Bağış Hayra vesile olan, hayrı işleyen gibidir.
Bağış Türü
Paylaş
SON BLOG YAZILARI
  • Babalar Çocukları Nasıl Etkiliyor?
    Çocukluk, insanın ilk aynasıdır. O aynada duyulan ses, hissedilen güven ve görülen bakış; gelecekteki kişiliğin temel taşlarını oluşturur. Ailenin sıcak çemberi, çocuğa kim olduğunu değil, kim olabileceğini gösteren ilk sahnedir. Bu sahnede anne, duygusal bağı kuran, sevgiyi dokunuşla öğreten taraftır. Baba ise bu sevgiye yön veren pusuladır. Onun varlığı, çocuk için sadece bir güven alanı değil; aynı zamanda hayatın nasıl yaşanacağına dair bir rehberdir.
  • Müslümanı Muazzez Kılan Nedir?
    Dua, Müslüman’ın yalnızca dille yapılan bir ibadet değil, kalbin derinliklerinden yükselen bir teslimiyet ilanıdır. Kulun, “Ben hiçbir şeye gerçekten malik değilim, sahip olduğum her şey bir emanet” diyebilmesidir. İnsan, ne kadar bilgiye, teknolojiye, servete ulaşırsa ulaşsın; bir yaprağın düşüşünü dahi kontrol edemediğini fark ettiğinde, hakiki kudretin kimde olduğunu anlar. Dua; insanın, kendi acizliğini fark edip, Allah’ın mutlak kudreti karşısında eğilmesidir.
  • Kanuni Sultan Süleyman’ın İlginç Özellikleri
    Kanuni Sultan Süleyman, 1494 yılında Trabzon’da dünyaya geldi. Osmanlı tahtının kudretli hükümdarı Yavuz Sultan Selim’in oğlu, Hafsa Sultan’ın ise kıymetli evladıydı. Genç yaşta Saruhan Sancağı’nda yöneticilik yaparak devlet idaresinde tecrübe kazandı. 1520’de babasının vefatı üzerine Osmanlı tahtına geçti ve 46 yıl süren hükümranlığıyla imparatorluğun en uzun süre tahtta kalan padişahı oldu. Bu dönemde 13 büyük sefere çıkarak hem doğuda hem batıda Osmanlı topraklarını genişletti. Adaletli yönetimiyle halk arasında “Kanuni” unvanıyla anıldı.
  • Bir İnsanı Neden Seversiniz?
    Müslümanın hayatındaki her eylemde olduğu gibi, sevgi ve nefret duygularının da merkezinde Allah rızası yer almalıdır. İslam inancına göre, bir Müslüman sadece ibadetlerinde değil; dostluklarında, muhabbetlerinde ve hatta nefretinde dahi ilahî bir niyet taşımalıdır. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v.), hadislerinde “Allah için sevmek ve Allah için buğz etmek” kavramına sıkça vurgu yaparak, bu duyguların imanla yakından ilişkili olduğunu belirtmiştir.
  • Kanuni Sultan Süleyman’ın Sandık Vasiyeti
    Osmanlı’nın kudretli hükümdarı Kanuni Sultan Süleyman Han, hayatının son anlarına kadar hem devletine hem de inancına bağlı bir padişahtı. Onun vefatından sonra ortaya çıkan gizemli bir vasiyet, asırlar boyunca tarihçilerin ve halkın merakını cezbetmiştir. Sultan Süleyman, ölümünden sonra mezarına kendisine ait küçük bir sandığın konulmasını istemişti. Bu, sıradan bir isteğin ötesindeydi — çünkü bu sandığın içinde ne olduğu kimse tarafından bilinmiyordu.