İslam tarihinde ismi derin bir iz bırakan sahabilerden biri de Zeyd bin Harise (r.a.)’dir. O, kölelikten hürriyete, sıradanlıktan emirliğe uzanan ibretlik bir hayat yaşamıştır. Üstelik o, azadlı köleler arasında ilk Müslüman olma şerefine ulaşan kişidir.
Henüz küçük bir çocukken annesi Su’dâ binti Sâlebe ile kabilelerini ziyaret etmek üzere yola çıkan Zeyd, bir baskın sırasında esir düştü. Mekke’ye götürülerek Ukaz Panayırı’nda köle olarak satıldı. Onu, Hz. Hatice’nin yeğeni Hakim bin Hizam satın aldı ve halasına hediye etti.
Hz. Hatice (r.a.), kısa süre sonra Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ile evlenince, en değerli kölesi olan Zeyd’i ona armağan etti. Allah Resulü ise Zeyd’i azad etti. Fakat Zeyd, özgürlüğüne kavuşmasına rağmen ayrılmayı tercih etmedi. O, gördüğü şefkat, merhamet ve adaletin cazibesiyle Efendimizin yanında kalmayı seçti.
Oğlunu kaybetmenin acısını yaşayan babası Hârise, yıllarca Zeyd’i aradı. Hasretini şiirlerle dile getirdi. Bir hac mevsiminde Kâbe’yi ziyaret eden kendi kabilesinden bazı kişiler Zeyd’i görüp tanıdı. Bu müjdeyle sevinen babası Mekke’ye gelip Peygamber Efendimizin huzuruna çıktı.
Fidye karşılığında oğlunu geri almak isteyen babasına karşılık Efendimiz (s.a.v.), Zeyd’in tercihini kendisinin yapacağını söyledi. Zeyd, hiç tereddüt etmeden Resulullah’ın yanında kalmayı seçti. “Siz benim için babamdan da amcamdan da kıymetlisiniz” diyerek Efendimize olan bağlılığını ortaya koydu.
Bu teslimiyet ve sevgi üzerine Efendimiz (s.a.v.) Kâbe’nin yanında halka hitaben, “Şahit olun ki Zeyd benim oğlumdur. O bana varis, ben de ona varisim” buyurdu. Böylece Zeyd, uzun yıllar “Zeyd bin Muhammed” olarak anıldı. Ancak daha sonra Ahzab Suresi’nin 5. ayeti nazil olunca tekrar kendi adıyla, Zeyd bin Hârise olarak çağrıldı.
Hz. Zeyd, Peygamberimizin gönlünde ayrı bir yere sahipti. Onun hakkında, “Allah’a yemin ederim ki, Zeyd emirliğe layıktır ve insanların bana en sevimlisidir” buyurmuşlardır. Sahabe arasında da “Resulullah’ın sevgilisi” olarak tanınırdı.
Bedir’den Mute’ye kadar pek çok gazveye katıldı. Cesareti, fedakârlığı ve sadakatiyle daima örnek oldu.
629 yılında gerçekleşen Mute Savaşı’nda üç komutan peş peşe şehit oldu. Bunlardan biri de Hz. Zeyd idi. Onun şehadet haberi Medine’ye ulaştığında Allah Resulü (s.a.v.) bizzat ailesine taziye için gitti. Küçük kızı gözyaşları içinde Peygamberimizin kucağına atılınca, O’nun da gözlerinden yaşlar süzüldü.
Sa’d bin Ubâde’nin “Ya Resulallah, bu haliniz nedir?” sorusuna, Efendimiz şu tarihi cevabı verdi:
“Bu, sevgilinin sevgilisine olan gözyaşıdır.”
Zeyd bin Harise’nin (r.a.) hayatı, kölelikten özgürlüğe, sadakatten şehadete uzanan bir destandır. Onun hikâyesi, Resulullah’a (s.a.v.) olan bağlılığın ve samimi sevginin nasıl gönülleri değiştirdiğinin en canlı örneklerinden biridir.