Yemin Keffâreti Nasıl Yerine Getirilir? - Genel | Kardeş Eli Derneği
BLOG
Blog

Yemin Keffâreti Nasıl Yerine Getirilir?

26.02.2024

Yemin keffareti, bir kimsenin yeminini bozması durumunda ödemesi gereken bir tür cezai ödemedir. İslam hukukuna göre, yemin keffareti ne şekilde olursa olsun yemini bozan kişinin ödemeleri gerekir. Bu ödemenin yolu ise on fakire birer fitre miktarı para vermek veya on yoksulu doyurmak veya on ayrı günde birer fitre miktarı para vermek on yoksulu doyurmaktır.
 

Yemin Keffareti Nedir?

Yemin keffareti, bir kimsenin bilerek yahut unutarak yemin ettiği bir şeyi yerine getirmediği takdirde yapması gereken bir kefaret olarak adlandırılır. Yemini bozan kişinin günahlarının affedilmesi amacıyla yapılır. Bu kefaret bir ihtiyaç maddesi olan yoksulları doyurmak, yahut onlara giyecek temin etmek olarak belirlenir. Yemin edilen şeyin ihlal edilmesinin ardından yapılır ve bu kişi, bu kefaretin ardından yemin ettiği şeyi yerine getirmekle yükümlüdür. 

Yemin Kefareti Kimlere Verilir?

Yemin kefareti fakirlere veya ihtiyaç sahiplerine verilir çünkü onlara yardım etme amacı taşır. İslam hukukuna göre, yemin kefareti vermek kişinin yeminini bozma suçunu affetme ve kefaretin ödenmesiyle Allah'ın hoşnutluğunu kazanma anlamına gelir. Yemin eden kişinin samimiyetine ve adanmışlığına da bir tür test olarak kabul edilir. Böylece, yemin kefareti, yeminin ciddiyetini ve önemini vurgular ve yemin eden kişiyi yemine daha fazla bağlılık ve dikkat göstermeye teşvik eder. 

Yemin Kefareti Nasıl Ödenir?

Yemin kefareti ödenirken, kişi birer fitre olarak adlandırılan belirli bir miktarı parayla vermek veya on ayrı günde her gün birer fitre miktarı para ya da bir fakire vermek suretiyle ödeyebilir. Bunun yanı sıra, kefareti ödemek isteyen kişi, on yoksulu sabah akşam doyurmak ya da giydirmek suretiyle de bu yükümlülüğünü yerine getirebilir. Bu durumda kişi, kefareti ödeme seçeneklerinden birini tercih ederek sadaka verme veya ihtiyaç sahiplerine yardım etme imkanına sahiptir. 

Yemin Kefareti Nasıl Hesaplanır?

Azam Ebu Hanife’nin belirttiği görüşe göre ise diğer kefaret bedeli, on yoksulu sabah akşam doyurmak şeklindedir. Bu durumda, kişi için kefaret miktarı, öncelikle hangi fıkha tabi olduğuna bağlı olacaktır. Daha sonra ise kefaretin ne şekilde ödeneceği belirlenecektir. Kefaret miktarı ödenirken dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta ise yoksullara verilen yardımın samimi bir niyetle ve gönülden yapılmasıdır. Bu şekilde kefaretin manevi anlamda da yerine getirilmiş olacağına inanılmaktadır. Yani sadece maddi bir ödeme olarak değil, aynı zamanda bir ibadet olarak da görülmektedir. Bu nedenle yemin kefareti hesaplanırken, hem fıkhi kurallara hem de manevi boyuta önem verilmesi gerekmektedir. 

Yemin Kefareti Kaç TL?

2024 güncel ramazan ayına göre yemin kefareti miktarı on fitre miktarına tekabül eder ve bu da yaklaşık olarak 700 TL'ye denk gelir. Dolayısıyla, yemin kefaretinin ödenmesi gereken miktar 700 TL'dir. 

Yemin Kefareti Ödenmezse Ne Olur?

Kimi insanlar kefareti ödemek yerine bu borcu ertelerler, buldukları imkanı kullanarak keffareti eda etmezler. Ancak unutulmamalıdır ki keffareti yerine getirmeden ölen bir kişinin vasiyet etmişse, kalan malından ödenir. Eğer vasiyet etmemişse, keffaret varisleri tarafından ödenir. Bu nedenle yemini yerine getirmeyenlerin mutlaka keffareti ödemesi gerekmektedir. Yeminin önemi ve ciddiyeti göz önüne alındığında, bu borcun zamanında ve doğru şekilde ödenmesi önemlidir. Aksi halde, dinen ve manevi olarak da olumsuz sonuçlar doğabilir. 

 
Sosyal Medyada Bizi Takip Edin
Hızlı Bağış Hayra vesile olan, hayrı işleyen gibidir.
Bağış Türü
Paylaş
SON BLOG YAZILARI
  • Babalar Çocukları Nasıl Etkiliyor?
    Çocukluk, insanın ilk aynasıdır. O aynada duyulan ses, hissedilen güven ve görülen bakış; gelecekteki kişiliğin temel taşlarını oluşturur. Ailenin sıcak çemberi, çocuğa kim olduğunu değil, kim olabileceğini gösteren ilk sahnedir. Bu sahnede anne, duygusal bağı kuran, sevgiyi dokunuşla öğreten taraftır. Baba ise bu sevgiye yön veren pusuladır. Onun varlığı, çocuk için sadece bir güven alanı değil; aynı zamanda hayatın nasıl yaşanacağına dair bir rehberdir.
  • Müslümanı Muazzez Kılan Nedir?
    Dua, Müslüman’ın yalnızca dille yapılan bir ibadet değil, kalbin derinliklerinden yükselen bir teslimiyet ilanıdır. Kulun, “Ben hiçbir şeye gerçekten malik değilim, sahip olduğum her şey bir emanet” diyebilmesidir. İnsan, ne kadar bilgiye, teknolojiye, servete ulaşırsa ulaşsın; bir yaprağın düşüşünü dahi kontrol edemediğini fark ettiğinde, hakiki kudretin kimde olduğunu anlar. Dua; insanın, kendi acizliğini fark edip, Allah’ın mutlak kudreti karşısında eğilmesidir.
  • Kanuni Sultan Süleyman’ın İlginç Özellikleri
    Kanuni Sultan Süleyman, 1494 yılında Trabzon’da dünyaya geldi. Osmanlı tahtının kudretli hükümdarı Yavuz Sultan Selim’in oğlu, Hafsa Sultan’ın ise kıymetli evladıydı. Genç yaşta Saruhan Sancağı’nda yöneticilik yaparak devlet idaresinde tecrübe kazandı. 1520’de babasının vefatı üzerine Osmanlı tahtına geçti ve 46 yıl süren hükümranlığıyla imparatorluğun en uzun süre tahtta kalan padişahı oldu. Bu dönemde 13 büyük sefere çıkarak hem doğuda hem batıda Osmanlı topraklarını genişletti. Adaletli yönetimiyle halk arasında “Kanuni” unvanıyla anıldı.
  • Bir İnsanı Neden Seversiniz?
    Müslümanın hayatındaki her eylemde olduğu gibi, sevgi ve nefret duygularının da merkezinde Allah rızası yer almalıdır. İslam inancına göre, bir Müslüman sadece ibadetlerinde değil; dostluklarında, muhabbetlerinde ve hatta nefretinde dahi ilahî bir niyet taşımalıdır. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v.), hadislerinde “Allah için sevmek ve Allah için buğz etmek” kavramına sıkça vurgu yaparak, bu duyguların imanla yakından ilişkili olduğunu belirtmiştir.
  • Kanuni Sultan Süleyman’ın Sandık Vasiyeti
    Osmanlı’nın kudretli hükümdarı Kanuni Sultan Süleyman Han, hayatının son anlarına kadar hem devletine hem de inancına bağlı bir padişahtı. Onun vefatından sonra ortaya çıkan gizemli bir vasiyet, asırlar boyunca tarihçilerin ve halkın merakını cezbetmiştir. Sultan Süleyman, ölümünden sonra mezarına kendisine ait küçük bir sandığın konulmasını istemişti. Bu, sıradan bir isteğin ötesindeydi — çünkü bu sandığın içinde ne olduğu kimse tarafından bilinmiyordu.