Şeytan Ayetleri - Genel | Kardeş Eli Derneği
BLOG
Blog

Şeytan Ayetleri

27.08.2025

Şeytan Ayetleri, İslam tarihi içinde adı geçen ancak Kur’an-ı Kerim’de yer almayan bir rivayettir. Bu ifade, erken dönem kaynaklarda “Garanik Hadisesi” olarak da bilinir. Çoğu İslam alimi tarafından zayıf ve güvenilmez kabul edilen bu olay, günümüzde de zaman zaman gündeme gelmektedir. Peki “Şeytan Ayetleri” iddiası nedir, gerçekten olmuş mudur, İslam alimleri bu konuda ne söylemiştir?

Şeytan Ayetleri Rivayeti Nedir?

Bazı erken dönem rivayetlere göre, Hz. Peygamber (s.a.v.) Mekke'de müşriklerle mücadele ederken Kureyş'in putlarına dair birkaç söz söylemiş gibi aktarılmıştır. Daha sonra bu sözlerin vahiy değil, Şeytan tarafından telkin edildiği öne sürülmüştür. Bu rivayet, İslam tarihinde "Ğaranik" veya "Şeytan Ayetleri" olarak bilinir ve tartışmalı bir konudur. İslam âlimlerinin çoğunluğu bu rivayetin güvenilir olmadığını ve sahih kaynaklarda yer almadığını belirtmektedir. Bu olay, Kur'an'ın Necm Suresi ile ilişkilendirilmiş, özellikle şu ayetlerle bağlantı kurulmuştur: "Gördünüz mü Lât ve Uzzâ'yı? Ve diğer üçüncüsü olan Menât'ı?" (Necm, 53/19-20) Rivayete göre, Hz. Muhammed bu ayetleri okurken, putları öven sözler söylemiş olduğu iddia edilmiştir. Ancak bu iddia, Kur'an'ın korunmuşluğu ve Hz. Peygamber'in ismet sıfatıyla çelişmektedir. Bu ayetlerin ardından putları öven sözlerin geçtiği iddia edilmiştir. Ancak Kur'an'da böyle bir ifade yoktur. Yalnızca müşriklerin inandığı putlardan söz edilir, ardından da onların hiçbir değer taşımadığı belirtilir.

İslam Âlimlerinin Görüşü

İslam âlimlerinin Garanik hadisesi konusundaki görüşleri tarih boyunca çeşitlilik göstermiştir. Çoğunluk âlimler bu rivayeti asılsız görmüş ve reddetmiştir. Çünkü Kur'an'da peygamberlerin vahiy konusunda korunmuş olduğu (ismet sıfatı) vurgulanır. Bu âlimler, Hz. Muhammed'in şeytani vesveselerden korunduğunu ve böyle bir olayın gerçekleşmesinin imkânsız olduğunu savunmuşlardır. Taberî, İbn İshak gibi erken tarihçiler bazı rivayetlerinde olayı nakletmişlerdir, ancak senet yönünden zayıf kabul edilir. Bu rivayetlerin isnadlarındaki zayıflık, hadis kriterleri açısından güvenilir bulunmamalarına sebep olmuştur. Modern araştırmalar rivayetin Yahudi ve Hristiyan kaynaklı olabileceği, sonradan İslam literatürüne sızdırıldığı değerlendirmeleri yapılmıştır. Oryantalistlerin de ilgisini çeken bu konu, kültürlerarası etkileşim ve tarihsel rivayetlerin güvenilirliği açısından incelenmeye devam etmektedir.

Kur’an ve Peygamber’in Masumiyeti

Kur’an’da açıkça:

  • “O, hevasından konuşmaz. O (söyledikleri) kendisine vahyedilenden başkası değildir.” (Necm, 53/3-4) buyrulur.
  • Bu ayetler, Hz. Peygamber’in (s.a.v.) vahiy konusunda yanlış yönlendirilemeyeceğini gösterir.

Şeytan Ayetleri Neden Tartışılıyor?

Şeytan Ayetleri, İslam tarihinde en çok tartışılan konulardan biridir. İddiaya göre Hz. Muhammed, vahiy sırasında şeytanın müdahalesiyle Kureyş'in putlarını öven bazı ifadeler kullanmış, ancak sonradan bunların şeytani sözler olduğunu anlayarak geri almıştır. Şarkiyatçılar (Batılı araştırmacılar) bu rivayeti sıklıkla gündeme getirmiştir. Özellikle oryantalistler, İslam'ın ilahi kaynağını sorgulamak için bu rivayeti kullanmışlardır. 1980'li yüzyılda Salman Rushdie'nin The Satanic Verses adlı romanıyla konu tekrar popülerleşmiştir. Roman, Müslüman dünyada büyük tepkiler toplamış ve yazarına ölüm fetvası verilmesine neden olmuştur. Ancak İslam dünyasında bu olay hiçbir zaman doğru kabul edilmemiştir. Birçok İslam alimi, bu rivayetin zayıf kaynaklara dayandığını ve Kur'an'ın korunmuşluğu ilkesiyle çeliştiğini belirtmiştir. Rivayet zincirindeki kopukluklar ve çelişkiler, bu anlatının sonradan uydurulmuş olabileceğini göstermektedir. Günümüzde bile tartışma, dini, kültürel ve politik boyutlarıyla devam etmektedir.

Sosyal Medyada Bizi Takip Edin
Hızlı Bağış Hayra vesile olan, hayrı işleyen gibidir.
Bağış Türü
Paylaş
SON BLOG YAZILARI
  • Babalar Çocukları Nasıl Etkiliyor?
    Çocukluk, insanın ilk aynasıdır. O aynada duyulan ses, hissedilen güven ve görülen bakış; gelecekteki kişiliğin temel taşlarını oluşturur. Ailenin sıcak çemberi, çocuğa kim olduğunu değil, kim olabileceğini gösteren ilk sahnedir. Bu sahnede anne, duygusal bağı kuran, sevgiyi dokunuşla öğreten taraftır. Baba ise bu sevgiye yön veren pusuladır. Onun varlığı, çocuk için sadece bir güven alanı değil; aynı zamanda hayatın nasıl yaşanacağına dair bir rehberdir.
  • Müslümanı Muazzez Kılan Nedir?
    Dua, Müslüman’ın yalnızca dille yapılan bir ibadet değil, kalbin derinliklerinden yükselen bir teslimiyet ilanıdır. Kulun, “Ben hiçbir şeye gerçekten malik değilim, sahip olduğum her şey bir emanet” diyebilmesidir. İnsan, ne kadar bilgiye, teknolojiye, servete ulaşırsa ulaşsın; bir yaprağın düşüşünü dahi kontrol edemediğini fark ettiğinde, hakiki kudretin kimde olduğunu anlar. Dua; insanın, kendi acizliğini fark edip, Allah’ın mutlak kudreti karşısında eğilmesidir.
  • Kanuni Sultan Süleyman’ın İlginç Özellikleri
    Kanuni Sultan Süleyman, 1494 yılında Trabzon’da dünyaya geldi. Osmanlı tahtının kudretli hükümdarı Yavuz Sultan Selim’in oğlu, Hafsa Sultan’ın ise kıymetli evladıydı. Genç yaşta Saruhan Sancağı’nda yöneticilik yaparak devlet idaresinde tecrübe kazandı. 1520’de babasının vefatı üzerine Osmanlı tahtına geçti ve 46 yıl süren hükümranlığıyla imparatorluğun en uzun süre tahtta kalan padişahı oldu. Bu dönemde 13 büyük sefere çıkarak hem doğuda hem batıda Osmanlı topraklarını genişletti. Adaletli yönetimiyle halk arasında “Kanuni” unvanıyla anıldı.
  • Bir İnsanı Neden Seversiniz?
    Müslümanın hayatındaki her eylemde olduğu gibi, sevgi ve nefret duygularının da merkezinde Allah rızası yer almalıdır. İslam inancına göre, bir Müslüman sadece ibadetlerinde değil; dostluklarında, muhabbetlerinde ve hatta nefretinde dahi ilahî bir niyet taşımalıdır. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v.), hadislerinde “Allah için sevmek ve Allah için buğz etmek” kavramına sıkça vurgu yaparak, bu duyguların imanla yakından ilişkili olduğunu belirtmiştir.
  • Kanuni Sultan Süleyman’ın Sandık Vasiyeti
    Osmanlı’nın kudretli hükümdarı Kanuni Sultan Süleyman Han, hayatının son anlarına kadar hem devletine hem de inancına bağlı bir padişahtı. Onun vefatından sonra ortaya çıkan gizemli bir vasiyet, asırlar boyunca tarihçilerin ve halkın merakını cezbetmiştir. Sultan Süleyman, ölümünden sonra mezarına kendisine ait küçük bir sandığın konulmasını istemişti. Bu, sıradan bir isteğin ötesindeydi — çünkü bu sandığın içinde ne olduğu kimse tarafından bilinmiyordu.