Salavat Nedir, Nasıl Getirilir? - Genel | Kardeş Eli Derneği
BLOG
Blog

Salavat Nedir, Nasıl Getirilir?

28.04.2025

Salavât, İslam dininde önemli bir yere sahip olan, manevi derinliği yüksek bir dua geleneğidir. Dilimize Arapçadan geçen bu terim, "salât" kelimesinin çoğulu olarak karşımıza çıkar. Salavât, Peygamber Efendimizin -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ismi zikredildiğinde yapılan duâ demektir. Müslümanlar için bu dua, Hz. Muhammed'e (s.a.v.) olan sevgi, saygı ve bağlılığın bir ifadesi olarak görülür. Kur'an-ı Kerim'de de Allah ve meleklerin Peygamber'e salât ettiği, müminlerin de salât ve selam getirmesi gerektiği belirtilmiştir. Salavât getirmek, sadece bir dini görev değil, aynı zamanda kalplere huzur veren, manevi bir bağ kuran önemli bir ibadettir. Farklı vesilelerle ve çeşitli formlarda getirilen salavât, İslam kültüründe asırlar boyu yaşatılan değerli bir gelenektir. 

Salavat Nasıl Getirilir?

Salavat birçok şekilde getirilebilir. İslam dininde, Hz. Muhammed'e duyulan sevgi ve saygının bir ifadesi olarak salavat getirmek önemli bir ibadettir. En yaygın ve kısa formlarından biri "Âllâhümme salli alâ Muhammed." şeklinde olanıdır. 

Salavat getirmenin birçok faziletinden bahsedilir; kalbi nurlandırdığı, duaların kabulüne vesile olduğu ve Peygamber Efendimizin şefaatine nail olmaya yardımcı olduğu söylenir. Anlamı: "Allâh'ım, Efendimiz, büyüğümüz Muhammed'e, salatu selam eyle." demektir. Salavat namazdan sonra, dua ederken, ezan okunurken veya Peygamber Efendimizin ismi anıldığında getirilebilir.

Salavat göndermenin farklı biçimleri aşağıdaki gibidir;
"Sallallahü aleyhi ve sellem" ya da "aleyhissalatü vesselam"
"Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala ali seyyidina Muhammed"
"Sallallahü aleyhi ve sellem"
"Essalâtü vesselâmü aleyke yâ Rasulallah"

Peygamber Efendimizin Bizlere Öğrettiği Salavat

Peygamber Efendimizin bizlere öğrettiği salavat, İslam'ın en mühim dualarından biridir. Hz. Muhammed'e duyduğumuz sevgi ve saygıyı ifade eder. Ashâb-ı kirâm bir gün Peygamber Efendimize salavat getirme yöntemini sordu. Resûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- yanımıza geldiğinde, kendisine: "–Yâ Resûlallâh! Sana nasıl selâm verdiğimizi öğrendik, fakat sana nasıl salavât getireceğiz?" diye sorduk. O da şöyle buyurdu: Peygamberimiz ardından salavat-ı şerifenin bütününü öğretti:

"Allah'ım! (İbrâhîm'e ve) âline rahmet ettiğin gibi, Muhammed'e ve âline de rahmet et. Şüphesiz Sen övülmeye lâyık ve yücesin. Allah'ım! (İbrâhîm'e ve) âline hayır ve bereket lutfettiğin gibi, Muhammed'e ve âline de hayır ve bereket ihsan et. Şüphesiz Sen övülmeye lâyık ve yücesin!" Bu salavat, Hz. Peygamber'e ve ailesine Allah'ın rahmet ve bereketini dile getirmenin en güzel yoludur. Müslümanlar olarak bu özel duayı namazlarımızda ve günlük yaşamımızda sıkça tekrarlamalıyız.

Salavat Getirmenin Faziletleri Nelerdir?

Salavat getirmek, İslam dininde önemli bir ibadet olarak değerlendirilir ve birçok faydası vardır. İlk olarak, bu uygulama günahların bağışlanmasına vesile olur; bu da bireyin ruhsal arınmasına katkıda bulunur. Salavat okuyan kişiye Allah’ın rahmeti yağar; bu durum, hem dünyada hem de ahirette birçok güzellik ve bereket getirir. Ayrıca, salavat getiren kişi yoksulluk çekmez; bu durum, kişinin rızkının artmasına ve maddi zorluklardan korunmasına yardımcı olur. Salavat getirmek yalnızca bir ibadet değil, aynı zamanda sadaka vermenin yerini tutar; bu da kişinin sevap kazanmasını sağlar. Nihayetinde, salavat okuyan kişinin sıkıntıları hafifler; bu da ruhsal dinginlik bulmasına ve yaşamındaki zorluklarla daha kolay başa çıkmasına yardımcı olur.

Sosyal Medyada Bizi Takip Edin
Hızlı Bağış Hayra vesile olan, hayrı işleyen gibidir.
Bağış Türü
Paylaş
SON BLOG YAZILARI
  • Babalar Çocukları Nasıl Etkiliyor?
    Çocukluk, insanın ilk aynasıdır. O aynada duyulan ses, hissedilen güven ve görülen bakış; gelecekteki kişiliğin temel taşlarını oluşturur. Ailenin sıcak çemberi, çocuğa kim olduğunu değil, kim olabileceğini gösteren ilk sahnedir. Bu sahnede anne, duygusal bağı kuran, sevgiyi dokunuşla öğreten taraftır. Baba ise bu sevgiye yön veren pusuladır. Onun varlığı, çocuk için sadece bir güven alanı değil; aynı zamanda hayatın nasıl yaşanacağına dair bir rehberdir.
  • Müslümanı Muazzez Kılan Nedir?
    Dua, Müslüman’ın yalnızca dille yapılan bir ibadet değil, kalbin derinliklerinden yükselen bir teslimiyet ilanıdır. Kulun, “Ben hiçbir şeye gerçekten malik değilim, sahip olduğum her şey bir emanet” diyebilmesidir. İnsan, ne kadar bilgiye, teknolojiye, servete ulaşırsa ulaşsın; bir yaprağın düşüşünü dahi kontrol edemediğini fark ettiğinde, hakiki kudretin kimde olduğunu anlar. Dua; insanın, kendi acizliğini fark edip, Allah’ın mutlak kudreti karşısında eğilmesidir.
  • Kanuni Sultan Süleyman’ın İlginç Özellikleri
    Kanuni Sultan Süleyman, 1494 yılında Trabzon’da dünyaya geldi. Osmanlı tahtının kudretli hükümdarı Yavuz Sultan Selim’in oğlu, Hafsa Sultan’ın ise kıymetli evladıydı. Genç yaşta Saruhan Sancağı’nda yöneticilik yaparak devlet idaresinde tecrübe kazandı. 1520’de babasının vefatı üzerine Osmanlı tahtına geçti ve 46 yıl süren hükümranlığıyla imparatorluğun en uzun süre tahtta kalan padişahı oldu. Bu dönemde 13 büyük sefere çıkarak hem doğuda hem batıda Osmanlı topraklarını genişletti. Adaletli yönetimiyle halk arasında “Kanuni” unvanıyla anıldı.
  • Bir İnsanı Neden Seversiniz?
    Müslümanın hayatındaki her eylemde olduğu gibi, sevgi ve nefret duygularının da merkezinde Allah rızası yer almalıdır. İslam inancına göre, bir Müslüman sadece ibadetlerinde değil; dostluklarında, muhabbetlerinde ve hatta nefretinde dahi ilahî bir niyet taşımalıdır. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v.), hadislerinde “Allah için sevmek ve Allah için buğz etmek” kavramına sıkça vurgu yaparak, bu duyguların imanla yakından ilişkili olduğunu belirtmiştir.
  • Kanuni Sultan Süleyman’ın Sandık Vasiyeti
    Osmanlı’nın kudretli hükümdarı Kanuni Sultan Süleyman Han, hayatının son anlarına kadar hem devletine hem de inancına bağlı bir padişahtı. Onun vefatından sonra ortaya çıkan gizemli bir vasiyet, asırlar boyunca tarihçilerin ve halkın merakını cezbetmiştir. Sultan Süleyman, ölümünden sonra mezarına kendisine ait küçük bir sandığın konulmasını istemişti. Bu, sıradan bir isteğin ötesindeydi — çünkü bu sandığın içinde ne olduğu kimse tarafından bilinmiyordu.