İslam'da Kutsal Kitaplar - Genel | Kardeş Eli Derneği
BLOG
Blog

İslam'da Kutsal Kitaplar

25.08.2025

İslam inancında imanın gerekliliklerinden biri "kitaplara inanmadır." Bu prensip, Müslümanların Allah tarafından vahiy yoluyla iletilen bütün kutsal kitapları kabul etmeleri gerektiğini ifade eder. Kur'an-ı Kerim ile birlikte, Tevrat, Zebur ve İncil de İslam'da hürmet edilen eserlerdir. Allah'ın bazı peygamberlere kitaplar gönderdiğine ve bu kitapların içeriğinin tamamen doğru ve gerçek olduğuna inanmayı ifade eder. Müslümanlar, bu kitapların orijinal şekillerinin ilahi bir kaynağa sahip olduğuna inanırken, bazılarının zamanla değiştiğini düşünmektedirler. Kur'an'da kitaplara iman hakkında şu ifadeler bulunmaktadır: "Ey inananlar, Allah'a, peygamberine, ona indirdiği kitaba ve daha önceki kitaplara inanın. Kim Allah'ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve kıyamet gününü inkâr ederse, derin bir sapkınlığa düşmüştür". 

Kur'an-ı Kerîm

Kur'an (Arapça: القرآن / el-Kur'an) ya da yaygın olarak bilinen adıyla Kur'an-ı Kerim (قُرْآنِ کَرٖیمْ), Müslüman inancına göre, yaklaşık 23 yıllık bir zaman diliminde Allah tarafından Cebrâil isimli melek aracılığıyla Muhammed'e parça parça vahiyler şeklinde indirilen bir kutsal eserdir. İslam dininin temelini teşkil eden ve Müslümanların yaşamlarının her alanında rehberlik eden önemli bir kaynaktır. Kur'an-ı Kerim, yalnızca bir dini metin olmanın ötesinde, ahlaki ve sosyal değerleri de içeren bir bilgi kaynağıdır. 

Tevrat

Kur'an'da Tevrat kelimesi on altı ayette on sekiz kez geçmektedir. Tevrat'ın Beni İsrail'e indirilmiş bir kitap olduğu belirtilmesine rağmen, hangi peygamber aracılığıyla verildiği net olarak ifade edilmemektedir. Kur'an'da Musa'ya verilen kitap için "el-kitab" terimi kullanılmaktadır. Müfessirler arasında tartışmalara sebep olmuştur; zira "el-kitab" ifadesinin Tevrat, İncil yoksa Kur'an ile mi ilgili olduğu konusunda kesin bir görüş birliği bulunmamaktadır. Tevrat'ın tahrif edilmesi meselesinde İslam alimleri arasında çeşitli görüş farklılıkları mevcuttur. Lafzî ve/veya anlam (tefsir açısından) tahriflerle alakalıdır. Bazı alimler, Tevrat'ın belirli kısımlarının zamanla değiştiğini savunurken, diğerleri bu görüşe karşı çıkarak Tevrat'ın özünün korunduğunu belirtmektedir.

Zebur

İslâm'da Zebur, Kur'an'da Dâvûd'a indirildiğine inanılan kutsal bir metin olarak tanımlanır. Bu eser, İslâm inancı çerçevesinde Tanrı'nın vahiy yoluyla gönderdiği önemli yazılardan biri olarak görülmektedir. Zebur, genellikle ilahi öğretiler, etik değerler ve ibadetle ilgili bilgileri içeren şiirsel bir üslupla kaleme alınmıştır. Kur'an, bu kutsal kitabın varlığını ve önemini vurgulayarak, Dâvûd'un peygamberlik rolünü ve onun yazdığı ilahilerin Tanrı tarafından ilham edildiğini ifade eder. Müslümanlar, Zebur'un içeriği hakkında sınırlı bilgiye sahip olsalar da, bu kitabın manevi ve ahlaki mesajlarının evrensel bir değer taşıdığına inanırlar.

İncil

İslam'da İncil, Îsâ'ya gönderildiği kabul edilen kutsal kitabın Kur'an'daki adıdır. Müslümanlar, İncil’in Tanrı tarafından vahyedildiğine ve Îsâ'nın (İsa) mesajını taşıdığına inanırlar. Kur'an'da İncil, Allah'ın insanlara rehberlik etmesinin bir parçası olarak görülür ve Îsâ'nın öğretilerindeki ahlaki değerler büyük önem taşır.  Ancak Müslümanlar, İncil’in zamanla bozulduğuna ve asıl mesajının kaybolduğuna inanırlar. İslam inancına göre, İncil geçmişteki ilahi kitaplardan biridir ve Allah'ın insanlara gönderdiği son mesaj olan Kur'an ile birlikte ele alınmalıdır. İncil'deki öğretiler, insanlara sevgi, merhamet ve adalet gibi erdemleri öğretmektedir.

 
Sosyal Medyada Bizi Takip Edin
Hızlı Bağış Hayra vesile olan, hayrı işleyen gibidir.
Bağış Türü
Paylaş
SON BLOG YAZILARI
  • Babalar Çocukları Nasıl Etkiliyor?
    Çocukluk, insanın ilk aynasıdır. O aynada duyulan ses, hissedilen güven ve görülen bakış; gelecekteki kişiliğin temel taşlarını oluşturur. Ailenin sıcak çemberi, çocuğa kim olduğunu değil, kim olabileceğini gösteren ilk sahnedir. Bu sahnede anne, duygusal bağı kuran, sevgiyi dokunuşla öğreten taraftır. Baba ise bu sevgiye yön veren pusuladır. Onun varlığı, çocuk için sadece bir güven alanı değil; aynı zamanda hayatın nasıl yaşanacağına dair bir rehberdir.
  • Müslümanı Muazzez Kılan Nedir?
    Dua, Müslüman’ın yalnızca dille yapılan bir ibadet değil, kalbin derinliklerinden yükselen bir teslimiyet ilanıdır. Kulun, “Ben hiçbir şeye gerçekten malik değilim, sahip olduğum her şey bir emanet” diyebilmesidir. İnsan, ne kadar bilgiye, teknolojiye, servete ulaşırsa ulaşsın; bir yaprağın düşüşünü dahi kontrol edemediğini fark ettiğinde, hakiki kudretin kimde olduğunu anlar. Dua; insanın, kendi acizliğini fark edip, Allah’ın mutlak kudreti karşısında eğilmesidir.
  • Kanuni Sultan Süleyman’ın İlginç Özellikleri
    Kanuni Sultan Süleyman, 1494 yılında Trabzon’da dünyaya geldi. Osmanlı tahtının kudretli hükümdarı Yavuz Sultan Selim’in oğlu, Hafsa Sultan’ın ise kıymetli evladıydı. Genç yaşta Saruhan Sancağı’nda yöneticilik yaparak devlet idaresinde tecrübe kazandı. 1520’de babasının vefatı üzerine Osmanlı tahtına geçti ve 46 yıl süren hükümranlığıyla imparatorluğun en uzun süre tahtta kalan padişahı oldu. Bu dönemde 13 büyük sefere çıkarak hem doğuda hem batıda Osmanlı topraklarını genişletti. Adaletli yönetimiyle halk arasında “Kanuni” unvanıyla anıldı.
  • Bir İnsanı Neden Seversiniz?
    Müslümanın hayatındaki her eylemde olduğu gibi, sevgi ve nefret duygularının da merkezinde Allah rızası yer almalıdır. İslam inancına göre, bir Müslüman sadece ibadetlerinde değil; dostluklarında, muhabbetlerinde ve hatta nefretinde dahi ilahî bir niyet taşımalıdır. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v.), hadislerinde “Allah için sevmek ve Allah için buğz etmek” kavramına sıkça vurgu yaparak, bu duyguların imanla yakından ilişkili olduğunu belirtmiştir.
  • Kanuni Sultan Süleyman’ın Sandık Vasiyeti
    Osmanlı’nın kudretli hükümdarı Kanuni Sultan Süleyman Han, hayatının son anlarına kadar hem devletine hem de inancına bağlı bir padişahtı. Onun vefatından sonra ortaya çıkan gizemli bir vasiyet, asırlar boyunca tarihçilerin ve halkın merakını cezbetmiştir. Sultan Süleyman, ölümünden sonra mezarına kendisine ait küçük bir sandığın konulmasını istemişti. Bu, sıradan bir isteğin ötesindeydi — çünkü bu sandığın içinde ne olduğu kimse tarafından bilinmiyordu.