Dünya saltanatında ulaşılamaz bir kudrete sahip olan Hz. Süleyman -aleyhisselâm-, hiçbir insanın erişemediği bir mülkle şereflenmiştir. Ancak bu geniş imkânlar onun kalbine dünyalık sevgisini sokmamış, Rabbine olan bağlılığına engel olmamıştır.
Rivâyete göre kıyamet gününde malı çok olan bir kul hesaba çekildiğinde Allah Teâlâ ona şöyle buyurur:
“–Kulluktan seni alıkoyan sebep neydi?”
O kişi:
“–Yâ Rabbî, sahip olduğum mal beni meşgul etti.” diye cevap verir.
Cenâb-ı Hak ise ona Hz. Süleyman’ı hatırlatarak:
“–Sen Süleyman kulumdan daha mı zengin idin? O halde niçin onun mülkü onu Mevlâsından uzaklaştırmadı?” buyurur. (Bkz. Bursevî, Rûhu’l-Beyân, IV, 258; Beyhakî, Şuabu’l-Îmân, V, 202-203)
Bunun yanında Hz. Eyyûb -aleyhisselâm-’ın hayatı da sabır ve teslimiyetin zirvesi olmuştur. Cenâb-ı Hak önce mallarını, ardından çocuklarını aldı. Daha sonra bedenini ağır bir hastalıkla imtihan etti. Yıllar süren bu zorlu süreçte Eyyûb -aleyhisselâm- hiçbir zaman şikâyet etmedi, isyan etmedi.
Hanımı Rahîme Hatun kendisine:
“–Sen bir peygambersin, duân makbuldür. Rabbine niyaz et, şifaya kavuş!” dediğinde, o büyük peygamber:
“–Rabbim bana seksen yıl sıhhat verdi. Henüz bu kadar yıl hastalıkla imtihan edilmedim. Bu hâlde şifa istemeye haya ederim.” buyurdu.
Ancak hastalık, ibadetlerini huzur içinde yapmasına engel olmaya başlayınca Rabbine yönelip:
“–Bana gerçekten hastalık dokundu.” diyerek duada bulundu. Rivâyete göre Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bu hakikati şöyle açıklamıştır:
“Allah’a yemin ederim ki Eyyûb, sıkıntılar içinde ne inledi ne de sızlandı. Yedi yıl, yedi ay, yedi gün, yedi gece bu dertle yaşadı. Namaz için ayağa kalkmak istediğinde düşüp kaldı. Hizmetinde kusur görününce de Rabbine niyaz etti.”
Sonunda Cenâb-ı Hak, Eyyûb -aleyhisselâm-’ın bütün sıkıntılarını giderdi, ona kaybettiklerini fazlasıyla iade etti.
Hastalıktan kurtulduğu ilk gecenin sabahında ise derin bir iç çekti. Sebebi sorulduğunda şöyle dedi:
“–Seher vakitlerinde bana her gece: «Ey hastamız, nasılsın?» diye bir ses gelirdi. Şimdi yine aynı vakit oldu ama bu defa: «Ey sağlıklı kulumuz, nasılsın?» denilmedi. İşte bunun için gönlüm hüzünlendi.”