Hz. Peygamber’in Abdullâh bin Abbâs’a (r.a.) Öğrettiği Manevi Kaideler - Genel | Kardeş Eli Derneği
BLOG
Blog

Hz. Peygamber’in Abdullâh bin Abbâs’a (r.a.) Öğrettiği Manevi Kaideler

23.09.2025

İslâm tarihinde genç sahâbîlerden biri olan Abdullah bin Abbâs -radıyallâhu anhümâ- bizlere çok kıymetli bir hatırayı nakleder. Henüz küçük yaşlarındayken, Allah Rasûlü -sallallâhu aleyhi ve sellem- ile aynı binekte yolculuk yapma şerefine nail olmuştu. O esnada Efendimiz ona dönerek, hayat boyu ışık tutacak bazı altın öğütlerde bulundu.

“–Evladım! Sana bazı kaideler öğreteyim: Allah’ın emirlerini gözet ki Allah da seni muhafaza etsin. Allah’ın rızasını her işinde ön planda tut ki O’nu daima yanında bulasın. İsteyeceğin zaman yalnızca Allah’tan iste; yardım dileyeceğin vakit, yalnızca Allah’a yönel.”

Bu sözler, sadece Abdullah bin Abbâs’a değil, kıyamete kadar bütün müminlere yol gösterecek niteliktedir.

Bollukta Rabbini Tanımak

Başka bir rivayette Peygamber Efendimiz şu hakikati dile getirir:

“Refah ve bolluk günlerinde Allah’a yönelirsen, sıkıntı anında da Allah seni koruyup yardım eder.”

Yani insan yalnızca darlık zamanlarında Rabbini hatırlamamalı, huzur ve genişlik günlerinde de O’nun emir ve yasaklarına riayet etmelidir. Böyle yapan kimse, dar zaman geldiğinde ilahî yardım ve lütfa erişir.

fendimiz -sallallâhu aleyhi ve sellem- bu kısa ve derin cümlelerle aslında ihsân hâlini tarif etmiştir. İhsân, her daim Allah’ın huzurunda olduğunun bilinciyle yaşamak, kulluğu en güzel şekilde yerine getirmektir. İnsan bu şuuru kalbine nakşettiğinde, hayatın her alanı ilahî bir disiplinle şekillenir.

  • İstekte bulunurken: Kulluk bilinciyle sadece Allah’a el açmak.
  • Yardım ararken: Başkasından önce Rabbine yönelmek.
  • Hayatın her anında: O’nun koyduğu sınırları gözeterek yaşamak.

Bu öğütler, günümüz insanı için de büyük anlam taşımaktadır. Zira modern hayatın karmaşasında çoğu insan, ihtiyaç ve sıkıntılarını farklı kapılarda çözmeye çalışmakta, kalıcı huzuru ise bir türlü bulamamaktadır. Oysa Allah Rasûlü’nün öğrettiği yol açıktır: Tevekkül, teslimiyet ve daima Allah’a yöneliş.

  • Refah zamanında şükreden, darlık zamanında sabreden kul, daima ilahî muhafaza altındadır.
  • İnsan, başına gelen her olayda Allah’ın takdirini görür ve kalbi sükûnet bulur.
  • Hakiki yardımın yalnızca Allah’tan geldiğini idrak eden kişi, kullara bağımlı olmaktan kurtulur.

Abdullah bin Abbâs -radıyallâhu anhümâ-’ya söylenen bu kısa cümleler, aslında bir mü’minin hayat pusulasıdır. Rabbini unutmadan, O’nun rızasını merkeze alarak, bollukta da darlıkta da Allah’a yönelen kişi, dünya ve âhiret saadetine erer.

Efendimiz -sallallâhu aleyhi ve sellem-’in bu eşsiz tavsiyeleri, kalplerimize yeniden hatırlatmaktadır ki:

  • Gerçek güvence yalnızca Allah’tadır.
  • Hakiki destek, yalnızca Allah’ın yardımındadır.
  • Kalıcı huzur, Allah’ın emirlerini gözetmekte ve O’nun rızasını her şeyin önünde tutmaktadır.
Sosyal Medyada Bizi Takip Edin
Hızlı Bağış Hayra vesile olan, hayrı işleyen gibidir.
Bağış Türü
Paylaş
SON BLOG YAZILARI
  • Babalar Çocukları Nasıl Etkiliyor?
    Çocukluk, insanın ilk aynasıdır. O aynada duyulan ses, hissedilen güven ve görülen bakış; gelecekteki kişiliğin temel taşlarını oluşturur. Ailenin sıcak çemberi, çocuğa kim olduğunu değil, kim olabileceğini gösteren ilk sahnedir. Bu sahnede anne, duygusal bağı kuran, sevgiyi dokunuşla öğreten taraftır. Baba ise bu sevgiye yön veren pusuladır. Onun varlığı, çocuk için sadece bir güven alanı değil; aynı zamanda hayatın nasıl yaşanacağına dair bir rehberdir.
  • Müslümanı Muazzez Kılan Nedir?
    Dua, Müslüman’ın yalnızca dille yapılan bir ibadet değil, kalbin derinliklerinden yükselen bir teslimiyet ilanıdır. Kulun, “Ben hiçbir şeye gerçekten malik değilim, sahip olduğum her şey bir emanet” diyebilmesidir. İnsan, ne kadar bilgiye, teknolojiye, servete ulaşırsa ulaşsın; bir yaprağın düşüşünü dahi kontrol edemediğini fark ettiğinde, hakiki kudretin kimde olduğunu anlar. Dua; insanın, kendi acizliğini fark edip, Allah’ın mutlak kudreti karşısında eğilmesidir.
  • Kanuni Sultan Süleyman’ın İlginç Özellikleri
    Kanuni Sultan Süleyman, 1494 yılında Trabzon’da dünyaya geldi. Osmanlı tahtının kudretli hükümdarı Yavuz Sultan Selim’in oğlu, Hafsa Sultan’ın ise kıymetli evladıydı. Genç yaşta Saruhan Sancağı’nda yöneticilik yaparak devlet idaresinde tecrübe kazandı. 1520’de babasının vefatı üzerine Osmanlı tahtına geçti ve 46 yıl süren hükümranlığıyla imparatorluğun en uzun süre tahtta kalan padişahı oldu. Bu dönemde 13 büyük sefere çıkarak hem doğuda hem batıda Osmanlı topraklarını genişletti. Adaletli yönetimiyle halk arasında “Kanuni” unvanıyla anıldı.
  • Bir İnsanı Neden Seversiniz?
    Müslümanın hayatındaki her eylemde olduğu gibi, sevgi ve nefret duygularının da merkezinde Allah rızası yer almalıdır. İslam inancına göre, bir Müslüman sadece ibadetlerinde değil; dostluklarında, muhabbetlerinde ve hatta nefretinde dahi ilahî bir niyet taşımalıdır. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v.), hadislerinde “Allah için sevmek ve Allah için buğz etmek” kavramına sıkça vurgu yaparak, bu duyguların imanla yakından ilişkili olduğunu belirtmiştir.
  • Kanuni Sultan Süleyman’ın Sandık Vasiyeti
    Osmanlı’nın kudretli hükümdarı Kanuni Sultan Süleyman Han, hayatının son anlarına kadar hem devletine hem de inancına bağlı bir padişahtı. Onun vefatından sonra ortaya çıkan gizemli bir vasiyet, asırlar boyunca tarihçilerin ve halkın merakını cezbetmiştir. Sultan Süleyman, ölümünden sonra mezarına kendisine ait küçük bir sandığın konulmasını istemişti. Bu, sıradan bir isteğin ötesindeydi — çünkü bu sandığın içinde ne olduğu kimse tarafından bilinmiyordu.