Hz. İbrahim (a.s.), İslam, Hristiyanlık ve Yahudilik dinlerinde kutsal kabul edilen, tevhid inancının öncülerinden biri olan büyük bir peygamberdir. Kur’an-ı Kerim'de ismi sıkça geçen Hz. İbrahim, "Halilullah" yani "Allah’ın dostu" unvanıyla da anılmaktadır.
Hz. İbrahim (a.s.), peygamberler silsilesinin büyüklerinden biri olarak kabul edilir. Kur’an-ı Kerim’de 69 defa adı geçen Hz. İbrahim, İslam inancına göre Hanif bir Müslümandı, yani Allah’a şirk koşmadan inanan ve O'na yönelen bir kuldu. Onun hayatı, iman ve teslimiyet temaları etrafında şekillenmiştir. Doğum yeri konusunda farklı görüşler bulunmaktadır; bazı kaynaklara göre Hz. İbrahim, Babil'de (bugünkü Irak’ta) doğmuşken, diğer kaynaklar ise Urfa civarını işaret etmektedir. Bu farklılıklar, onun hayatı ve misyonu hakkında daha fazla bilgi edinmek isteyen tarihçiler için bir tartışma konusu olmuştur. Doğum tarihi ise kesin olmamakla birlikte, milattan önce 2000'li yıllarda yaşadığı kabul edilmektedir. Hz. İbrahim, toplumunun putperestliği karşısında tek bir Allah'a inanmanın önemini savunmuş ve bu inançla birçok zorlukla yüzleşmiştir. Babası Aze olarak bilinen bir putperestti ve Hz. İbrahim, bu nedenle ailesi içinde büyük zorluklar yaşamıştır.
Hz. İbrahim, küçük yaşlardan itibaren kavminin putlara taptığını fark etmiş ve bu durumu sorgulamaya başlamıştır. Babası Azer’in put yapıp sattığını gören Hz. İbrahim, aklını ve kalbini kullanarak tek bir yaratıcıya inanmış ve tevhid inancını benimsemiştir. Bu inanç, onun yaşamının temel taşını oluşturmuş, onu diğer insanlardan ayıran bir özellik haline gelmiştir. İbrahim (a.s.), kavmini putperestlikten vazgeçirmeye çalışmış, ancak kavmi ve özellikle babası tarafından reddedilmiştir. Bu durum, Hz. İbrahim’in kararlılığını artırmış ve inancını daha da güçlendirmiştir. Kavminin bayramda şehirden ayrılmasını fırsat bilerek, putları kırmış ve en büyüğünün boynuna balta asarak onların acizliğini göstermiştir. Bu cesur eylem, onun inancının ve Allah’a olan bağlılığının bir göstergesi olmuştur. Hz. İbrahim, bu eylemiyle sadece kendi inancını değil, aynı zamanda toplumunun karanlık inançlarını da sorgulamasını sağlamıştır. Onun bu mücadeleleri, insanlık tarihindeki en büyük tevhid mücadelesi olarak anılmaktadır. İbrahim (a.s.)’in hayatı, her zaman adaletin, hakkın ve doğru yolda yürüyüşün simgesi olmuştur. Gerek kendi kavmiyle olan mücadeleleri, gerekse de sonradan gelen nesillere bıraktığı miras, insanlara doğru yolu gösteren bir rehber olmuştur.
Bu olayın ardından ne olmuştur?
Kavmi tarafından ateşe atılmakla cezalandırılmış, ancak Allah (c.c.) ateşe “Ey ateş! İbrahim’e karşı serin ve selamet ol” (Enbiyâ 69) buyurarak onu mucizevi şekilde kurtarmıştır.
Hz. İbrahim’in iki eşinden çocukları olmuştur. İlk eşi olan Hz. Sare’den Hz. İshak (a.s.) doğmuştur. Hz. İshak (a.s.), Yahudi ve Hristiyan inancına göre Hz. Yakup’un babasıdır ve İsrailoğullarının atasıdır. İkinci eşi ise Mısırlı bir cariye olan Hz. Hacer validemizdir. Hz. Hacer'den Hz. İsmail (a.s.) dünyaya gelmiştir. Hz. İsmail (a.s.), Arapların atası kabul edilir ve Hz. Muhammed (s.a.v.) onun soyundandır.
Allah, Hz. İbrahim’i en büyük sınavlarından biriyle imtihan etti. Rüyasında oğlunu Allah için kurban ettiğini gördü ve bu emri uygulamaya karar verdi. Bu durum, Hz. İbrahim’in inancını ve teslimiyetini test eden bir olaydı. Hz. İsmail de bu emre boyun eğdi ve babasının kararına büyük bir olgunlukla yaklaştı. İkisi de Allah’ın emrine uymaya hazırdı ve bu sadakatleri onları büyük bir mükafata hazırladı. Ancak Allah (c.c.), bu teslimiyeti ödüllendirdi ve kurban olarak gökten bir koç gönderdi. Bu olay, insanlara inançlarının ve sadakatlerinin önemini hatırlatmaktadır.
Hz. İbrahim, oğlu Hz. İsmail ile birlikte Kâbe’yi inşa etmiştir. Kur’an’da şöyle buyrulur: “Ve bir zamanlar İbrahim ve İsmail, Kâbe’nin temellerini yükseltiyorlardı.” (Bakara, 127) Bu önemli olay, İslam tarihinde derin bir anlam taşır. Kâbe, yalnızca bir yapı değil, aynı zamanda Müslümanların ruhsal ve toplumsal birliğini simgeler.
İslam’a göre Hz. İbrahim Hanif idi, yani Allah’a teslim olmuş, tevhid inancına bağlı bir Müslümandı. O, putlara tapmaktan uzak durarak tek bir Allah’a inanmış ve bu inancını hayatına yansıtmıştır. Hz. İbrahim, tüm insanlığa örnek teşkil eden bir peygamber olarak kabul edilmektedir.
Hz. İbrahim'in vefat yaşı ile ilgili çeşitli rivayetlere göre yaklaşık 175 yaşında vefat etmiştir. Bu rakam, onun uzun yaşamına dair bazı inançları yansıtmaktadır. Ancak, bu bilgi kesin değildir ve tarihi kaynaklarda farklılıklar gösterebilir.
Hz. İbrahim’in vefat yeri, tarih boyunca merak konusu olmuştur. Bugün, Hz. İbrahim’in mezarının Filistin’in El Halil (Hebron) şehrinde bulunduğu kabul edilmektedir.
Hz. İbrahim’in mucizeleri arasında, ateşe atıldığında yanmaması en dikkat çekici olaylardan biridir. Ayrıca, rüyasında aldığı vahiylere tam teslim olması, onun inancını pekiştirmiştir. Kâbe’yi inşa etmesi, İslam tarihindeki önemli bir dönüm noktasıdır. Ayrıca, yaşlılık döneminde çocuk sahibi olması da bir diğer mucizesidir.
Hz. İbrahim, sadece bir peygamber değil bir ümmetin lideridir. Tevhid inancının kurucularından biri olarak, bugün milyarlarca insan onu örnek almakta ve onun yolunu takip etmektedir.
Kur’an’da şöyle buyrulur:
“Gerçekten de İbrahim, başlı başına bir ümmetti...” (Nahl, 120)