Hümeze Suresi Meali - Okunuşu ve Anlamı - Genel | Kardeş Eli Derneği
BLOG
Blog

Hümeze Suresi Meali - Okunuşu ve Anlamı

17.01.2025

Hümeze Suresi, Kur’an-ı Kerim'in 104. sırasını işgal ederken, indiriliş sırasına göre 32. sırada yer almaktadır. Kısa ama derin anlamlar barındıran sure, toplumsal ilişkilerdeki olumsuzlukları ve insanın kötü davranışlarını ele almaktadır. Suredeki "hümeze" kelimesi, ilk ayette geçmekte ve başkalarını eleştiren bir anlam taşımaktadır. Bu terim, gıybet, dedikodu ve başkalarını küçümseme gibi olumsuz tutumları simgelemektedir. Kur’an'ın bu bölümü, insanları kötü davranışlardan uzaklaştırarak daha iyi bir toplum oluşturma çabasını teşvik etmektedir. 

 

Hümeze Suresi Arapça Okunuşu

Bismillahirrahmânirrahîm.

  • Veylül li külli hümezetil lümezeh

  • Ellezıcemea malev ve addedeh

  • Yahsebü enne malehu ahledeh

  • Kella le yümbezenne fil hutameh

  • Ve ma edrake mel hutameh

  • Narullahil mukadeh

  • Elleti tettaliu alel ef'ideh

  •  İnneha aleyhim mü'sadeh

  • Fi amedim mümeddedeh

Hümeze Suresi Türkçe Okunuşu

  • Veylül li külli hümezetil lümezeh.

  • Ellezıcemea malev ve addedeh

  • Yahsebü enne malehu ahledeh

  • Kella le yümbezenne fil hutameh

  • Ve ma edrake mel hutameh

  • Narullahil mukadeh

  • Elleti tettaliu alel ef'ideh

  • İnneha aleyhim mü'sadeh

  • Fi amedim mümeddedeh

Hümeze Suresi Anlamı

  • Mala sahip olan ve sürekli onu sayıp duran, insanları arkasından çekiştiren, göz kırpma ve işaretlerle alay eden herkesin durumu ne kadar acıklı!

  • O, zenginliğinin onu sonsuza kadar yaşatacağını sanıyor. 

  • Hayır! Kesinlikle hutâme'ye sürüklenecektir.

  • Hutâme'nin ne olduğunu sen nereden bilebilirsin? 

  • O, Allah'ın kalplere işleyen ateşiyle tutuşturulmuş bir alevidir.

  • Şüphesiz, uzatılmış direkler arasında (bağlı oldukları halde) ateş onların üstüne kapatılacaktır.

Hümeze Suresi Tefsiri

Hümeze Suresi, İslam dininde ahlaki değerlerin korunması ve insan ilişkilerinin sağlıklı bir şekilde devam ettirilmesi açısından önemli mesajlar barındırmaktadır. Sûrenin başındaki "vay haline!" ifadesiyle tercüme edilen veyl kelimesi, "şiddetli azap, yok olma, rezil olma, cehennemde bir çukur, beddua" gibi anlamlara sahiptir. Bu kelimenin kullanımı, haksız yere başkalarını küçümseyen ve alay eden kişilerin karşılaşacağı felaketleri vurgulamak amacı taşımaktadır. Bu kelime, insanları dışlayarak ve alay ederek güç elde etmenin geçici olduğunu hatırlatmaktadır. 

İkincisi, "arkadan çekiştiren" şeklinde çevirdiğimiz hümeze terimi, bir bireyi gizlice çekiştirip alay etme, kaş göz ve el kol hareketleriyle küçümseme anlamına gelmektedir. Başkalarının arkasında konuşarak ya da davranışlarıyla insanları rencide eden ve onurlarına zarar vermeyi alışkanlık haline getiren kişiler için kullanılmaktadır. Bu tür tutumlar, bireylerin sosyal yaşamlarını olumsuz yönde etkileyebilir ve toplumsal huzuru tehdit edebilir. Surenin bu bölümü, ahlaki bir çöküşün önlenmesi açısından oldukça önemlidir.

Üçüncü olarak, "ayıp kusur arayan" şeklinde çevrilen lümeze terimi, benzer tutumları bir kişinin yüzüne karşı sergileyen bireyleri tanımlar. Hümeze ve lümeze kavramları birlikte ele alındığında, insanları küçümseme ve alay etme eylemlerinin her iki biçimini kapsar. Bu ayetlerin, özellikle mal varlığıyla övünüp insanlarla alay eden Ahnes b. Şüreyk isimli putperest Arap ile ilgili olarak indiği rivayet edilmektedir. Ancak, bu sûrenin iniş nedeninin belirli bir duruma dayanması onun evrensel mesajını etkilemez; zira bu tür davranışlar her dönemde ve toplumda var olmuştur ve olmaya devam edecektir.

 

Sosyal Medyada Bizi Takip Edin
Hızlı Bağış Hayra vesile olan, hayrı işleyen gibidir.
Bağış Türü
Paylaş
SON BLOG YAZILARI
  • Babalar Çocukları Nasıl Etkiliyor?
    Çocukluk, insanın ilk aynasıdır. O aynada duyulan ses, hissedilen güven ve görülen bakış; gelecekteki kişiliğin temel taşlarını oluşturur. Ailenin sıcak çemberi, çocuğa kim olduğunu değil, kim olabileceğini gösteren ilk sahnedir. Bu sahnede anne, duygusal bağı kuran, sevgiyi dokunuşla öğreten taraftır. Baba ise bu sevgiye yön veren pusuladır. Onun varlığı, çocuk için sadece bir güven alanı değil; aynı zamanda hayatın nasıl yaşanacağına dair bir rehberdir.
  • Müslümanı Muazzez Kılan Nedir?
    Dua, Müslüman’ın yalnızca dille yapılan bir ibadet değil, kalbin derinliklerinden yükselen bir teslimiyet ilanıdır. Kulun, “Ben hiçbir şeye gerçekten malik değilim, sahip olduğum her şey bir emanet” diyebilmesidir. İnsan, ne kadar bilgiye, teknolojiye, servete ulaşırsa ulaşsın; bir yaprağın düşüşünü dahi kontrol edemediğini fark ettiğinde, hakiki kudretin kimde olduğunu anlar. Dua; insanın, kendi acizliğini fark edip, Allah’ın mutlak kudreti karşısında eğilmesidir.
  • Kanuni Sultan Süleyman’ın İlginç Özellikleri
    Kanuni Sultan Süleyman, 1494 yılında Trabzon’da dünyaya geldi. Osmanlı tahtının kudretli hükümdarı Yavuz Sultan Selim’in oğlu, Hafsa Sultan’ın ise kıymetli evladıydı. Genç yaşta Saruhan Sancağı’nda yöneticilik yaparak devlet idaresinde tecrübe kazandı. 1520’de babasının vefatı üzerine Osmanlı tahtına geçti ve 46 yıl süren hükümranlığıyla imparatorluğun en uzun süre tahtta kalan padişahı oldu. Bu dönemde 13 büyük sefere çıkarak hem doğuda hem batıda Osmanlı topraklarını genişletti. Adaletli yönetimiyle halk arasında “Kanuni” unvanıyla anıldı.
  • Bir İnsanı Neden Seversiniz?
    Müslümanın hayatındaki her eylemde olduğu gibi, sevgi ve nefret duygularının da merkezinde Allah rızası yer almalıdır. İslam inancına göre, bir Müslüman sadece ibadetlerinde değil; dostluklarında, muhabbetlerinde ve hatta nefretinde dahi ilahî bir niyet taşımalıdır. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v.), hadislerinde “Allah için sevmek ve Allah için buğz etmek” kavramına sıkça vurgu yaparak, bu duyguların imanla yakından ilişkili olduğunu belirtmiştir.
  • Kanuni Sultan Süleyman’ın Sandık Vasiyeti
    Osmanlı’nın kudretli hükümdarı Kanuni Sultan Süleyman Han, hayatının son anlarına kadar hem devletine hem de inancına bağlı bir padişahtı. Onun vefatından sonra ortaya çıkan gizemli bir vasiyet, asırlar boyunca tarihçilerin ve halkın merakını cezbetmiştir. Sultan Süleyman, ölümünden sonra mezarına kendisine ait küçük bir sandığın konulmasını istemişti. Bu, sıradan bir isteğin ötesindeydi — çünkü bu sandığın içinde ne olduğu kimse tarafından bilinmiyordu.