Ezan Okunurken Nasıl Davranmalıyız? - Genel | Kardeş Eli Derneği
BLOG
Blog

Ezan Okunurken Nasıl Davranmalıyız?

09.04.2025

Ezan okunurken nasıl davranmamız gerektiği, İslam dünyasında önemli bir konudur. Ezan, Müslümanları namaza davet eden kutsal bir çağrıdır ve Allah'a ibadet ile şükranlarımızı sunmanın başlangıcıdır. Ezan sesi duyulduğunda, günlük hayatın telaşını bir kenara bırakarak bu manevi anın huzuruna odaklanmak gereklidir. Ezan ile kâmet arasında yapılan duaların geri çevrilmeyeceği inancı, Müslümanlar için büyük bir manevi fırsat sunar. Bu süre zarfında, kalpten gelen samimi dualar ile Allah'a yönelmek, Müslümanların iç huzurunu güçlendiren ve imanlarını tazeleyen bir eylemdir. Ezan okunurken saygılı bir tavır sergilemek, bu kutsal çağrının anlamını derinlemesine idrak etmek ve dua ile Allah'a yaklaşmak, İslam kültüründe önemli bir yer tutmaktadır. 

Ezan Okunurken Nasıl Davranmalıyız?

Ezan okunuşu Hz. Peygamber'in öğrettiği şekilde bir davettir ve Müslümanlar olarak bu davete saygı göstermeliyiz. Ezan duyulduğunda, öncelikle konuşmayı bırakıp huşu içinde dinlememiz gerekir. Müezzinin söylediklerini tekrar etmeliyiz. Ancak, "Hayye ale's-salâh' ve 'Hayye ale'l-felâh' denildiğinde ise 'Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh' demeli" şeklinde hareket etmeliyiz.

Ezanı dinlerken saygılı bir şekilde durmak, varsa müzik veya televizyon gibi ses kaynaklarını kapatmak da sünnettir. Ezan süresince dünyevi konuşmaları ertelemeli ve müezzinin söylediği son tekbir ve kelime-i tevhide icabette bulunmalıyız. Ezanın manevi atmosferini hissetmeye çalışarak, Allah'ın huzuruna çıkmaya hazırlanmalıyız.

Ezan bittikten sonra Hz. Peygamber'in öğrettiği ve şefaatine vesile olunacağını bildi ezan duasını okumalıyız: "Allâhümme rabbe hâzihi'd-da'veti't-tâmme ve's-salâti'l-kâime âti Muhammeden el-vesîlete ve'l-fazîlete ve'b'ashü makâmen mahmûdeni'llezî vaadteh". Bu duayı okumanın, kıyamet gününde Peygamber Efendimizin şefaatine nail olmaya vesile olacağı müjdelenmiştir. 

Ezan Okunurken Okunacak Dualar

Ezan okunurken dua etmenin fazileti büyüktür. Ezanın okunmaya başlamasıyla birlikte huzurla duaya başlanır. Öncelikle Besmele çekmelidir. Yani Bismillahirrahmanirrahim diyerek Allah'ın adıyla başlamak önemlidir. Ardından Peygamber Efendimize salavat getirilmeli ki dualarımız kabul olsun. Ezan duasında La havle ve la illah billah aliyul azim zikrini söylemek, Allah'ın yüce kudretini tanımak anlamına gelir. Bu duayı tekrar yapılması uygun görülmüştür çünkü kalbe huzur verir ve manevi bağı güçlendirir. Ezan bitiminde ise şehadet getirmek ve Peygamberimize salât ve selam göndermek, ezanın bereketinden tam olarak faydalanmanın yollarından biridir. 

Ezan Bittikten Sonra Hangi Dua Okunmalıdır?

Ezan okunuşu tamamlandıktan sonra, müminler tarafından özel bir dua edilmesi sünnettir. Bu dua, "Allahümme ranne hazihi davetit tammeh ves salati kalimeh ati Muhammeden vesilete vel fadiyete veb ashu mekamen mahmuden ellezi meadteh inneke la tuhliful miad" şeklindedir. Bu duanın gerçekleştirilmesi, ezanı dinleyen kişiye manevi açıdan büyük faydalar sağlar.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bu duayı okuyan kimseye kıyamet gününde şefaat edeceğini müjdelemiştir. Ezan duasının anlamı ise "Allah'ım! Bu eksiksiz davetin ve kılınacak namazın Rabbi! Muhammed'e vesileyi, fazileti ver ve O'nu kendisine vaad ettiğin Makam-ı Mahmud'a ulaştır. Şüphesiz sen vaadinden dönmezsin" olarak bilinmektedir. Her duası gibi bu duanın da ihlas ve huşu ile okunması önemlidir. Ezan bitiminden sonra bu duayı okumak, günlük ibadet hayatımızda bize manevi bir destek ve bereket kazandırır.

Sosyal Medyada Bizi Takip Edin
Hızlı Bağış Hayra vesile olan, hayrı işleyen gibidir.
Bağış Türü
Paylaş
SON BLOG YAZILARI
  • Babalar Çocukları Nasıl Etkiliyor?
    Çocukluk, insanın ilk aynasıdır. O aynada duyulan ses, hissedilen güven ve görülen bakış; gelecekteki kişiliğin temel taşlarını oluşturur. Ailenin sıcak çemberi, çocuğa kim olduğunu değil, kim olabileceğini gösteren ilk sahnedir. Bu sahnede anne, duygusal bağı kuran, sevgiyi dokunuşla öğreten taraftır. Baba ise bu sevgiye yön veren pusuladır. Onun varlığı, çocuk için sadece bir güven alanı değil; aynı zamanda hayatın nasıl yaşanacağına dair bir rehberdir.
  • Müslümanı Muazzez Kılan Nedir?
    Dua, Müslüman’ın yalnızca dille yapılan bir ibadet değil, kalbin derinliklerinden yükselen bir teslimiyet ilanıdır. Kulun, “Ben hiçbir şeye gerçekten malik değilim, sahip olduğum her şey bir emanet” diyebilmesidir. İnsan, ne kadar bilgiye, teknolojiye, servete ulaşırsa ulaşsın; bir yaprağın düşüşünü dahi kontrol edemediğini fark ettiğinde, hakiki kudretin kimde olduğunu anlar. Dua; insanın, kendi acizliğini fark edip, Allah’ın mutlak kudreti karşısında eğilmesidir.
  • Kanuni Sultan Süleyman’ın İlginç Özellikleri
    Kanuni Sultan Süleyman, 1494 yılında Trabzon’da dünyaya geldi. Osmanlı tahtının kudretli hükümdarı Yavuz Sultan Selim’in oğlu, Hafsa Sultan’ın ise kıymetli evladıydı. Genç yaşta Saruhan Sancağı’nda yöneticilik yaparak devlet idaresinde tecrübe kazandı. 1520’de babasının vefatı üzerine Osmanlı tahtına geçti ve 46 yıl süren hükümranlığıyla imparatorluğun en uzun süre tahtta kalan padişahı oldu. Bu dönemde 13 büyük sefere çıkarak hem doğuda hem batıda Osmanlı topraklarını genişletti. Adaletli yönetimiyle halk arasında “Kanuni” unvanıyla anıldı.
  • Bir İnsanı Neden Seversiniz?
    Müslümanın hayatındaki her eylemde olduğu gibi, sevgi ve nefret duygularının da merkezinde Allah rızası yer almalıdır. İslam inancına göre, bir Müslüman sadece ibadetlerinde değil; dostluklarında, muhabbetlerinde ve hatta nefretinde dahi ilahî bir niyet taşımalıdır. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v.), hadislerinde “Allah için sevmek ve Allah için buğz etmek” kavramına sıkça vurgu yaparak, bu duyguların imanla yakından ilişkili olduğunu belirtmiştir.
  • Kanuni Sultan Süleyman’ın Sandık Vasiyeti
    Osmanlı’nın kudretli hükümdarı Kanuni Sultan Süleyman Han, hayatının son anlarına kadar hem devletine hem de inancına bağlı bir padişahtı. Onun vefatından sonra ortaya çıkan gizemli bir vasiyet, asırlar boyunca tarihçilerin ve halkın merakını cezbetmiştir. Sultan Süleyman, ölümünden sonra mezarına kendisine ait küçük bir sandığın konulmasını istemişti. Bu, sıradan bir isteğin ötesindeydi — çünkü bu sandığın içinde ne olduğu kimse tarafından bilinmiyordu.