Ebu Süleyman Darani Hazretleri’nin Şahit Tuttuğu İki Şahit - Genel | Kardeş Eli Derneği
BLOG
Blog

Ebu Süleyman Darani Hazretleri’nin Şahit Tuttuğu İki Şahit

19.09.2025

Ebû Süleyman Dârânî -rahmetullâhi aleyh- şöyle bir hakikati dile getirmiştir:

Kalbe doğan mânevî işaretler, çoğu zaman insana bazı sırlar açar. Fakat o, bu bilgilerin doğruluğundan emin olmadan onları kabul etmezdi. Her seferinde ölçüyü iki şâhit üzerine kurardı: Kur’ân-ı Kerîm ve Sünnet-i Seniyye. Bu ikisine dayanmadıkça, gönle gelen her ilhamın güvenilir olmayacağını söylerdi.

Dârânî, bir âyet üzerinde günlerce, hatta haftalarca tefekkür ettiğini aktarır. Öyle ki, bazen bir tek âyetin mânası zihnini öylesine kuşatırdı ki, başka bir konuya geçmek ona mümkün olmazdı. Bu derin düşünce, onu hem hayranlığa hem de tefekküre götürürdü. Bazı zamanlar ise, Kur’ân’dan gelen bir hakikat, aklı âdeta sürükleyip götürür; insanı kendi gücünün çok ötesinde bir idrake ulaştırırdı. O noktada Dârânî, tekrar dengeye döndüğünde, bu hâli ona geri veren Yüce Allâh’a şükrederdi.

Onun bu yaklaşımı bizlere şu gerçeği hatırlatır: Hakikat arayışında ölçü, daima Kitap ve Sünnet olmalıdır. İnsan kalbine doğan her düşünce, her ilham ya da sezgi, ancak bu iki kaynağın terazisinde tartılırsa değer kazanır. Aksi takdirde, kişiyi yanıltma ihtimali yüksektir.

Bugün bizler de Kur’ân âyetlerine yöneldiğimizde, onların üzerinde yüzeysel değil, derinlemesine düşünmeliyiz. Bir âyetin mânasını anlamak bazen uzun zaman alabilir. Sabırla ve samimiyetle yapılan tefekkür, kalbin ve aklın ufkunu genişletir. Zihni aşan hakikatlerle karşılaşıldığında ise, Allah Teâlâ’ya sığınmak, O’nun kudretini tazim etmek en güvenli yoldur.

Böylece Ebû Süleyman Dârânî’nin sözleri, bize şu mesajı verir: Kalp yolculuğunda keşifler, ilhamlar ve mânevî açılımlar olabilir; ancak hepsi Kur’ân ve Sünnet’in rehberliği ile anlam kazanır. Gerçek huzur ve doğru bilgi, ancak bu ölçüye bağlı kalanlara nasip olur.

Sosyal Medyada Bizi Takip Edin
Hızlı Bağış Hayra vesile olan, hayrı işleyen gibidir.
Bağış Türü
Paylaş
SON BLOG YAZILARI
  • Babalar Çocukları Nasıl Etkiliyor?
    Çocukluk, insanın ilk aynasıdır. O aynada duyulan ses, hissedilen güven ve görülen bakış; gelecekteki kişiliğin temel taşlarını oluşturur. Ailenin sıcak çemberi, çocuğa kim olduğunu değil, kim olabileceğini gösteren ilk sahnedir. Bu sahnede anne, duygusal bağı kuran, sevgiyi dokunuşla öğreten taraftır. Baba ise bu sevgiye yön veren pusuladır. Onun varlığı, çocuk için sadece bir güven alanı değil; aynı zamanda hayatın nasıl yaşanacağına dair bir rehberdir.
  • Müslümanı Muazzez Kılan Nedir?
    Dua, Müslüman’ın yalnızca dille yapılan bir ibadet değil, kalbin derinliklerinden yükselen bir teslimiyet ilanıdır. Kulun, “Ben hiçbir şeye gerçekten malik değilim, sahip olduğum her şey bir emanet” diyebilmesidir. İnsan, ne kadar bilgiye, teknolojiye, servete ulaşırsa ulaşsın; bir yaprağın düşüşünü dahi kontrol edemediğini fark ettiğinde, hakiki kudretin kimde olduğunu anlar. Dua; insanın, kendi acizliğini fark edip, Allah’ın mutlak kudreti karşısında eğilmesidir.
  • Kanuni Sultan Süleyman’ın İlginç Özellikleri
    Kanuni Sultan Süleyman, 1494 yılında Trabzon’da dünyaya geldi. Osmanlı tahtının kudretli hükümdarı Yavuz Sultan Selim’in oğlu, Hafsa Sultan’ın ise kıymetli evladıydı. Genç yaşta Saruhan Sancağı’nda yöneticilik yaparak devlet idaresinde tecrübe kazandı. 1520’de babasının vefatı üzerine Osmanlı tahtına geçti ve 46 yıl süren hükümranlığıyla imparatorluğun en uzun süre tahtta kalan padişahı oldu. Bu dönemde 13 büyük sefere çıkarak hem doğuda hem batıda Osmanlı topraklarını genişletti. Adaletli yönetimiyle halk arasında “Kanuni” unvanıyla anıldı.
  • Bir İnsanı Neden Seversiniz?
    Müslümanın hayatındaki her eylemde olduğu gibi, sevgi ve nefret duygularının da merkezinde Allah rızası yer almalıdır. İslam inancına göre, bir Müslüman sadece ibadetlerinde değil; dostluklarında, muhabbetlerinde ve hatta nefretinde dahi ilahî bir niyet taşımalıdır. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v.), hadislerinde “Allah için sevmek ve Allah için buğz etmek” kavramına sıkça vurgu yaparak, bu duyguların imanla yakından ilişkili olduğunu belirtmiştir.
  • Kanuni Sultan Süleyman’ın Sandık Vasiyeti
    Osmanlı’nın kudretli hükümdarı Kanuni Sultan Süleyman Han, hayatının son anlarına kadar hem devletine hem de inancına bağlı bir padişahtı. Onun vefatından sonra ortaya çıkan gizemli bir vasiyet, asırlar boyunca tarihçilerin ve halkın merakını cezbetmiştir. Sultan Süleyman, ölümünden sonra mezarına kendisine ait küçük bir sandığın konulmasını istemişti. Bu, sıradan bir isteğin ötesindeydi — çünkü bu sandığın içinde ne olduğu kimse tarafından bilinmiyordu.