Doğmadan Ölen Peygamber Kimdir? - Genel | Kardeş Eli Derneği
BLOG
Blog

Doğmadan Ölen Peygamber Kimdir?

16.04.2025

İlahi vahyin taşıyıcısı olan peygamberlerin hayatları her zaman insanlık için birer ibret ve rehber olmuştur. Fakat bu yazımızda ele alacağımız konu, oldukça sıra dışı: Doğmadan önce ölen bir peygamber olabilir mi?

İlk bakışta bu mümkün değilmiş gibi görünse de İslam kaynaklarında bu soruya dair bazı dikkat çekici rivayetler yer almaktadır. Gelin, “Doğmadan ölen peygamber kimdir?” sorusunun cevabını hem rivayetler hem de alimlerin yorumları ışığında inceleyelim.

Kimi Alimlere Göre Cevap: Hz. Hânnâ'nın Karnındaki Peygamber

Kur'an-ı Kerim'de doğrudan böyle bir bilgi yer almamakla birlikte, bazı müfessirler, Hz. İsa’nın annesi Meryem’in annesi olan Hânnâ’nın duası ve bu dua neticesinde karnında taşıdığı çocukla ilgili olarak çarpıcı bir yoruma yer verirler. Hânnâ’nın Allah’a yaptığı dua sonucunda, karnında taşıdığı çocuğun büyük bir işlevi olacağına işaret eder. Müfessirler, bu durumu Meryem'in ve dolayısıyla Hz. İsa'nın gelişimi ile ilişkilendirerek, Hânnâ’nın duasının ne kadar önemli olduğunu vurgularlar.

Bazı kaynaklarda Hânnâ’nın, çocuğunu Allah’a adamak istemesi ve bu niyetle dua etmesi, onun ruhsal ve manevi derinliğini ortaya koyar. Duaların ve niyetlerin, gelecekteki peygamberlerin doğumuna zemin hazırladığı düşünülmektedir. Meryem’in annesi olan Hânnâ’nın duası ve bu dua neticesinde karnında taşıdığı çocukla ilgili olarak çarpıcı bir yoruma yer verirler.

İlgili Ayet – Âl-i İmrân Suresi 35-36:

"Hani İmrân'ın hanımı, 'Rabbim! Karnımdaki çocuğu sırf sana adadım. Benden kabul buyur. Şüphesiz sen işitensin, bilensin.' demişti. Onu doğurunca, 'Rabbim! Onu kız doğurdum.' dedi..."

Bu ayetlerde geçen olayda Hânnâ, doğmamış çocuğunu Allah’a adar. Rivayetlere göre Hânnâ, karnındaki çocuğun erkek olduğunu zannederek onu Beytülmakdis'e hizmet etmek için adar. Fakat doğan çocuk kızdır: Meryem.

İlgili Rivayetler:

  • Taberi Tefsiri, bu ayetleri açıklarken İmrân’ın hanımının aslında bir erkek evlat beklediğini ve bu evladın doğmadan önce vefat ettiğini, bunun ardından Meryem’in doğduğunu belirten rivayetlere yer verir.
  • Bazı tefsir kaynaklarında, Hânnâ’nın iki ayrı hamilelik yaşadığı ve erkek çocuğun rahimdeyken vefat ettiği, bunun yerine Meryem’in doğduğu görüşü aktarılır.
  • Bu görüşü destekleyen alimlerden biri de İbn Kesîr’dir. Tefsirinde bu rivayetin zayıf olduğunu belirtse de, böyle bir inanışın varlığını aktarır.

Peki Bu Çocuk Peygamber miydi?

İşte burada işin en kritik noktası devreye girer: Doğmadan ölen bu erkek çocuk gerçekten peygamber miydi?

Bazı rivayetlerde, bu çocuğun doğmadan önce peygamberlikle şereflendirildiği, ancak dünyaya gelmeden vefat ettiği ifade edilir.

Ancak bu bilgi sahih hadislerle veya Kur'an ayetleriyle desteklenmiş değildir.

Rivayetler ya zayıf ya da israiliyat kaynaklı (Yahudi-Hristiyan kültüründen İslam’a aktarılan bilgiler) olarak değerlendirilir.

Alternatif Bir Görüş: Hz. Şît’in Oğlu

Alternatif bir görüş olarak, Hz. Âdem’in oğlu Şît'in (Şîth) bir oğlunun doğmadan önce vefat ettiği ve bu çocuğun da peygamber olacağı yönünde rivayetler bulunmaktadır. Bazı kaynaklarda yer almakla birlikte, kesin bir doğruluk payı taşıdığı söylenemez. Zira bu bilgi, Kur’an veya sahih hadis kaynaklarında açıkça belirtilmemiştir. Hz. Şît’in soyunun ve onun neslinden gelenlerin geleceği hakkında farklı yorumların ortaya çıkmasına zemin hazırlamaktadır. Bu tür rivayetler, tarihsel olarak dini metinlerin nasıl yorumlandığına ve insanların inanç sistemlerine dair önemli ipuçları sunmaktadır.

Kaynakça

İbn Kesîr Tefsiri, Âl-i İmrân 35-36

Taberî Tefsiri, ilgili ayetlerin tefsiri

Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili – Âl-i İmrân Tefsiri

Suyûtî, el-Dürrü’l-Mensûr (rivayet derlemeleri)

Bu tür konular hakkında kesin bir bilgi sahibi olmadan paylaşım yapılmamalı; zayıf, uydurma veya israiliyat türü rivayetlerin sahih kaynaklardan ayıklanması önemlidir.

Sosyal Medyada Bizi Takip Edin
Hızlı Bağış Hayra vesile olan, hayrı işleyen gibidir.
Bağış Türü
Paylaş
SON BLOG YAZILARI
  • Babalar Çocukları Nasıl Etkiliyor?
    Çocukluk, insanın ilk aynasıdır. O aynada duyulan ses, hissedilen güven ve görülen bakış; gelecekteki kişiliğin temel taşlarını oluşturur. Ailenin sıcak çemberi, çocuğa kim olduğunu değil, kim olabileceğini gösteren ilk sahnedir. Bu sahnede anne, duygusal bağı kuran, sevgiyi dokunuşla öğreten taraftır. Baba ise bu sevgiye yön veren pusuladır. Onun varlığı, çocuk için sadece bir güven alanı değil; aynı zamanda hayatın nasıl yaşanacağına dair bir rehberdir.
  • Müslümanı Muazzez Kılan Nedir?
    Dua, Müslüman’ın yalnızca dille yapılan bir ibadet değil, kalbin derinliklerinden yükselen bir teslimiyet ilanıdır. Kulun, “Ben hiçbir şeye gerçekten malik değilim, sahip olduğum her şey bir emanet” diyebilmesidir. İnsan, ne kadar bilgiye, teknolojiye, servete ulaşırsa ulaşsın; bir yaprağın düşüşünü dahi kontrol edemediğini fark ettiğinde, hakiki kudretin kimde olduğunu anlar. Dua; insanın, kendi acizliğini fark edip, Allah’ın mutlak kudreti karşısında eğilmesidir.
  • Kanuni Sultan Süleyman’ın İlginç Özellikleri
    Kanuni Sultan Süleyman, 1494 yılında Trabzon’da dünyaya geldi. Osmanlı tahtının kudretli hükümdarı Yavuz Sultan Selim’in oğlu, Hafsa Sultan’ın ise kıymetli evladıydı. Genç yaşta Saruhan Sancağı’nda yöneticilik yaparak devlet idaresinde tecrübe kazandı. 1520’de babasının vefatı üzerine Osmanlı tahtına geçti ve 46 yıl süren hükümranlığıyla imparatorluğun en uzun süre tahtta kalan padişahı oldu. Bu dönemde 13 büyük sefere çıkarak hem doğuda hem batıda Osmanlı topraklarını genişletti. Adaletli yönetimiyle halk arasında “Kanuni” unvanıyla anıldı.
  • Bir İnsanı Neden Seversiniz?
    Müslümanın hayatındaki her eylemde olduğu gibi, sevgi ve nefret duygularının da merkezinde Allah rızası yer almalıdır. İslam inancına göre, bir Müslüman sadece ibadetlerinde değil; dostluklarında, muhabbetlerinde ve hatta nefretinde dahi ilahî bir niyet taşımalıdır. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v.), hadislerinde “Allah için sevmek ve Allah için buğz etmek” kavramına sıkça vurgu yaparak, bu duyguların imanla yakından ilişkili olduğunu belirtmiştir.
  • Kanuni Sultan Süleyman’ın Sandık Vasiyeti
    Osmanlı’nın kudretli hükümdarı Kanuni Sultan Süleyman Han, hayatının son anlarına kadar hem devletine hem de inancına bağlı bir padişahtı. Onun vefatından sonra ortaya çıkan gizemli bir vasiyet, asırlar boyunca tarihçilerin ve halkın merakını cezbetmiştir. Sultan Süleyman, ölümünden sonra mezarına kendisine ait küçük bir sandığın konulmasını istemişti. Bu, sıradan bir isteğin ötesindeydi — çünkü bu sandığın içinde ne olduğu kimse tarafından bilinmiyordu.