Cuma Hutbesi - 21.03.2025 - Genel | Kardeş Eli Derneği
BLOG
Blog

Cuma Hutbesi - 21.03.2025

24.03.2025

21 Mart Cuma Hutbesi, İslam dünyasında her hafta olduğu gibi, Müslümanların bir araya gelerek dini ve toplumsal konular üzerinde düşündükleri önemli bir gün olarak öne çıkıyor. Bugünkü Cuma Hutbesi, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından belirlenen ve ülke genelinde camilerde okunan hutbelerden biri olarak dikkat çekiyor. Toplumun manevi ve ahlaki gelişimine katkı sağlamayı amaçlarken, aynı zamanda güncel olaylar ve toplumsal sorunlar hakkında da farkındalık yaratmak için önemli bir araç görevi görüyor. Cuma namazı öncesinde camilerde toplanan cemaat, hutbe aracılığıyla hem dini bilgilerini tazeleyip derinleştiriyor hem de birlik ve beraberlik duygularını pekiştiriyor. Cuma hutbesi konusu ile Diyanet İşleri Başkanlığı’nın hazırladığı bugünkü hutbe, Müslümanların yaşamlarına rehberlik edecek nitelikte önemli mesajlar içeriyor ve cemaat için manevi bir yenilenme fırsatı sunuyor. 

Kendini Bulma Arayışı: İtikaf

1415 yıl önce indi Kur’an’ın ilk ayetleri. Sene Miladi 610, aylardan Ramazan, gecelerden Kadir Gecesi… Yer Mekke, insanlığın ana vatanı. Yer Hira, ‘arayış’ mağarası. Biri var Hira’da. Seviyor yalnızlığı, seviyor orada derin düşüncelere dalmayı. Abdullah’ın yetimi, Âmine’nin öksüzü, Hatice’nin goncası, Mekke’nin en güvenilir tüccarı. Kendi güzel, ahlakı güzel Muhammed’di adı. 

Hira’da bir ses yükseldi. Vahiy meleği Cebrail aracılığıyla “Oku!” dedi alemlerin sahibi. “Oku! Yaratan Rabbinin adıyla! O, insanı ana rahmine tutunan bir yumurtadan yarattı. Oku! Kalemle yazmayı öğreten, böylece insana bilmediğini bildiren Rabbin sonsuz ikram sahibidir.”

Bu ayetler, kendisine elçilik görevi verildiğinin deliliydi. 23 yıllık Peygamberlik süresince inen her ayeti, ilk günkü heyecanla okudu Allah Rasulü. Sadece okumakla kalmadı, aynı zamanda yaşadı, yaşattı. Onun rehberliğinde cehaletin karanlığı birer birer dağıldı, ilim ve irfan ışığı dalga dalga yayıldı.

Kardeşlerim!
Ayların Sultanı Ramazan, Ramazan’ın Sultanı ise Kadir Gecesi’dir. Kadir Gecesi, Kur’an’ın inmeye başladığı gecedir ve bin aya bedel, bir ömre eş değerdir. Kadir Gecesi’nin Ramazan’ın son on gününde aranması, onun bulunması gereken bir hazine olduğunu gösterir. Bu hazineyi elde etmek için arayış içerisine girmek, emek vermek gerekir. Peygamberimizin, Ramazan’ın son on gününü mescitte itikâfa girerek değerlendirmesi, işte bu arayışı yer yıl yeniden gerçekleştirmek içindir.

Peygamberimizin Ramazan’a özel sünnetlerinden biri olan itikaf, kendimizi dış dünyaya kapatmak, iç dünyamıza yoğunlaşmak demektir. İtikâf, dünyevi meşguliyetlerden uzaklaşıp, maneviyatımızı güçlendirmek için kendimize vakit ayırmak demektir. İtikaf, Peygamberimizin Hira mağarasında yaptığı gibi derin düşüncelere dalmak, zamanımızı Allah’a adamak demektir.

Kardeşlerim!
İçinde bulunduğumuz bu günler itikaf günleridir. Ramazan’ın bu en kıymetli anlarını çok iyi değerlendirelim. Bu günlerimizi televizyon, sosyal medya, oyun ve eğlence ile geçirerek heba etmeyelim. İç dünyamıza odaklanmak için dış dünyadaki bazı alışkanlıklarımızdan vazgeçelim. İbadete yoğunlaşalım, zikirle meşgul olalım, derin düşüncelere dalalım. Varlığı bir kitap gibi okumaya çalışalım. Vakit namazları için camiye her gelişimizde, camiden ayrılıncaya kadar itikâfa niyet edelim. Mescide geliş gidişlerimizi sıklaştıralım. Camide geçirdiğimiz zamanları arttıralım. Günde birkaç saat de olsa Peygamberimizin bu sünnetini ihya ederek Hira’yı hayatımıza taşımaya çalışalım. 

Sosyal Medyada Bizi Takip Edin
Hızlı Bağış Hayra vesile olan, hayrı işleyen gibidir.
Bağış Türü
Paylaş
SON BLOG YAZILARI
  • Babalar Çocukları Nasıl Etkiliyor?
    Çocukluk, insanın ilk aynasıdır. O aynada duyulan ses, hissedilen güven ve görülen bakış; gelecekteki kişiliğin temel taşlarını oluşturur. Ailenin sıcak çemberi, çocuğa kim olduğunu değil, kim olabileceğini gösteren ilk sahnedir. Bu sahnede anne, duygusal bağı kuran, sevgiyi dokunuşla öğreten taraftır. Baba ise bu sevgiye yön veren pusuladır. Onun varlığı, çocuk için sadece bir güven alanı değil; aynı zamanda hayatın nasıl yaşanacağına dair bir rehberdir.
  • Müslümanı Muazzez Kılan Nedir?
    Dua, Müslüman’ın yalnızca dille yapılan bir ibadet değil, kalbin derinliklerinden yükselen bir teslimiyet ilanıdır. Kulun, “Ben hiçbir şeye gerçekten malik değilim, sahip olduğum her şey bir emanet” diyebilmesidir. İnsan, ne kadar bilgiye, teknolojiye, servete ulaşırsa ulaşsın; bir yaprağın düşüşünü dahi kontrol edemediğini fark ettiğinde, hakiki kudretin kimde olduğunu anlar. Dua; insanın, kendi acizliğini fark edip, Allah’ın mutlak kudreti karşısında eğilmesidir.
  • Kanuni Sultan Süleyman’ın İlginç Özellikleri
    Kanuni Sultan Süleyman, 1494 yılında Trabzon’da dünyaya geldi. Osmanlı tahtının kudretli hükümdarı Yavuz Sultan Selim’in oğlu, Hafsa Sultan’ın ise kıymetli evladıydı. Genç yaşta Saruhan Sancağı’nda yöneticilik yaparak devlet idaresinde tecrübe kazandı. 1520’de babasının vefatı üzerine Osmanlı tahtına geçti ve 46 yıl süren hükümranlığıyla imparatorluğun en uzun süre tahtta kalan padişahı oldu. Bu dönemde 13 büyük sefere çıkarak hem doğuda hem batıda Osmanlı topraklarını genişletti. Adaletli yönetimiyle halk arasında “Kanuni” unvanıyla anıldı.
  • Bir İnsanı Neden Seversiniz?
    Müslümanın hayatındaki her eylemde olduğu gibi, sevgi ve nefret duygularının da merkezinde Allah rızası yer almalıdır. İslam inancına göre, bir Müslüman sadece ibadetlerinde değil; dostluklarında, muhabbetlerinde ve hatta nefretinde dahi ilahî bir niyet taşımalıdır. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v.), hadislerinde “Allah için sevmek ve Allah için buğz etmek” kavramına sıkça vurgu yaparak, bu duyguların imanla yakından ilişkili olduğunu belirtmiştir.
  • Kanuni Sultan Süleyman’ın Sandık Vasiyeti
    Osmanlı’nın kudretli hükümdarı Kanuni Sultan Süleyman Han, hayatının son anlarına kadar hem devletine hem de inancına bağlı bir padişahtı. Onun vefatından sonra ortaya çıkan gizemli bir vasiyet, asırlar boyunca tarihçilerin ve halkın merakını cezbetmiştir. Sultan Süleyman, ölümünden sonra mezarına kendisine ait küçük bir sandığın konulmasını istemişti. Bu, sıradan bir isteğin ötesindeydi — çünkü bu sandığın içinde ne olduğu kimse tarafından bilinmiyordu.