Cuma Hutbesi - 04.04.2025 - Genel | Kardeş Eli Derneği
BLOG
Blog

Cuma Hutbesi - 04.04.2025

04.04.2025

04 Nisan 2025 tarihli Cuma Hutbesi, Müslümanların her hafta bir araya gelerek Allah'a olan bağlılıklarını pekiştirdikleri önemli bir anı temsil ediyor. Namaz cuma günleri, İslam dünyasında toplu olarak eda edilen ve camilerde bir araya gelinerek toplumsal birlik ve beraberliğin güçlendiği kutsal bir ibadettir. Cuma hutbesi, Müslümanlara doğru kılınan namazların manevi önemini ve günlük yaşamda nasıl rehberlik edebileceğini hatırlatmayı amaçlıyor. Özellikle, namazlarını doğru kılıp sonraki hayatlarında bu manevi disiplini devam ettiren bireylerin, hem kendileri hem de toplumları için daha huzurlu ve dengeli bir yaşam sürdürebilecekleri vurgulanıyor. 04.04.2025 Cuma Hutbesi, inançlarını derinleştirmek ve ibadetlerini daha bilinçli bir şekilde yerine getirmek isteyenler için önemli bir yol gösterici niteliği taşıyor.

Ramazan Bir Ay, Kulluk Bir Ömür

“Namaz, selam verdikten sonra başlar” denir. Evet, doğrudur. Namazı doğru kılıp kılmadığımız, namaz bittikten sonraki davranışlarımızdan belli olur. “Oruç, Ramazan bitince başlar” denir. Evet, doğrudur. Ramazan ayının bizi iyi bir insana, iyi bir kula dönüştürüp dönüştürmediği, Ramazan’dan sonraki on bir ayda belli olur. 

Kardeşlerim! Aziz Müminler!

Ramazan, bir ay süren yoğun bir kulluk okuluydu. Kimimiz yepyeni güzellikler öğrendi bu okuldan. Kimimiz unuttuğu güzellikleri yeniden hatırladı. Oruç bizlere kendimizi tutmayı, yanlışlardan korunmayı öğretti. Ramazan’dan sonra da tutalım kendimizi, koruyalım nefsimizi. Oruç bizlere, insan iradesinin aslında ne kadar güçlü olduğunu öğretti. Sigara gibi zararlı alışkanlıkları -Yüce Allah’ın da yardımıyla- hayatımızdan nasıl uzaklaştırabileceğimizi gösterdi. “Yeter ki niyet edin! Yeter ki karar verin!” dedi Ramazan. “Siz istedikten sonra Yüce Allah’ın da desteğiyle tüm kötü alışkanlıklarınızdan kurtulabilirsiniz” dedi Ramazan.

Kardeşlerim!

Ramazan ayı ile birlikte Yüce Rabbimize karşı kurmuş olduğumuz yakınlık, Ramazan bitince azalmasın. Ramazan’da arttırdığımız kıyamlarımız, rükû ve secdelerimiz Ramazandan sonra son bulmasın. Kur’an-ı Kerimlerimiz Ramazan biter bitmez raflara kaldırılmasın. Ramazan boyunca gözetilip kollanan yoksullar, Ramazan’dan sonra da unutulmasın. İftar ve sahur sofralarında aynı masa etrafında bir araya gelen aileler, Ramazandan sonra da bu birlikteliği devam ettirsin. Ramazan’la birlikte arınan iç dünyamız, Ramazan’dan sonra kararmasın. Ramazan’la kazandığımız değerler, Ramazan’dan sonra da artarak bize değer katsın. 

Kardeşlerim!

Orucun bir ay, kulluğun ise bir ömür boyu olduğunu unutmayalım. Ramazan’la birlikte başlayıp bayramın ardından son bulan “Ramazan Müslümanı” olmayalım. 

Bir Ramazan’a daha kavuşur muyuz bilemeyiz. Fakat kalan ömrümüzü Ramazan gibi yaşayıp yaşamamanın kararını bizler verebiliriz. Gelin, ömrümüzün kalan kısmını Ramazan’ın bize bıraktığı emanetlere sahip çıkarak geçirelim. Allah ömür verir, bir kez daha Ramazan’a ulaşırsak rahmet ayını bu güzelliklerle karşılayalım. 

Kardeşlerim!

Yüce Allah’ın “Ölüm gelinceye kadar Rabbine kulluk et!” emrini, ölünceye kadar aklımızdan çıkarmayalım. İslam üzere yaşayıp iman ile can vermek için mücadele edelim. Farz ibadetlerimizi asla ihmal etmeyelim. Nafile ibadetlerle hayatımızı daha bereketli hale getirelim. Şevval ayındayız. Peygamberimizin “Kim Ramazan orucunu tutar ve ona Şevval ayından altı gün ilave ederse, yılın tamamında oruç tutmuş gibi olur”tavsiyesine kulak vererek, bu ayda -mümkünse- altı gün oruç tutmaya özen gösterelim.

“Ey Rabbimiz! Bizi doğru yola eriştirdikten sonra kalplerimizi saptırma, bize tarafından bir rahmet bağışla. Hiç kuşku yok, lütfu bol olan yalnız sensin.”

Sosyal Medyada Bizi Takip Edin
Hızlı Bağış Hayra vesile olan, hayrı işleyen gibidir.
Bağış Türü
Paylaş
SON BLOG YAZILARI
  • Babalar Çocukları Nasıl Etkiliyor?
    Çocukluk, insanın ilk aynasıdır. O aynada duyulan ses, hissedilen güven ve görülen bakış; gelecekteki kişiliğin temel taşlarını oluşturur. Ailenin sıcak çemberi, çocuğa kim olduğunu değil, kim olabileceğini gösteren ilk sahnedir. Bu sahnede anne, duygusal bağı kuran, sevgiyi dokunuşla öğreten taraftır. Baba ise bu sevgiye yön veren pusuladır. Onun varlığı, çocuk için sadece bir güven alanı değil; aynı zamanda hayatın nasıl yaşanacağına dair bir rehberdir.
  • Müslümanı Muazzez Kılan Nedir?
    Dua, Müslüman’ın yalnızca dille yapılan bir ibadet değil, kalbin derinliklerinden yükselen bir teslimiyet ilanıdır. Kulun, “Ben hiçbir şeye gerçekten malik değilim, sahip olduğum her şey bir emanet” diyebilmesidir. İnsan, ne kadar bilgiye, teknolojiye, servete ulaşırsa ulaşsın; bir yaprağın düşüşünü dahi kontrol edemediğini fark ettiğinde, hakiki kudretin kimde olduğunu anlar. Dua; insanın, kendi acizliğini fark edip, Allah’ın mutlak kudreti karşısında eğilmesidir.
  • Kanuni Sultan Süleyman’ın İlginç Özellikleri
    Kanuni Sultan Süleyman, 1494 yılında Trabzon’da dünyaya geldi. Osmanlı tahtının kudretli hükümdarı Yavuz Sultan Selim’in oğlu, Hafsa Sultan’ın ise kıymetli evladıydı. Genç yaşta Saruhan Sancağı’nda yöneticilik yaparak devlet idaresinde tecrübe kazandı. 1520’de babasının vefatı üzerine Osmanlı tahtına geçti ve 46 yıl süren hükümranlığıyla imparatorluğun en uzun süre tahtta kalan padişahı oldu. Bu dönemde 13 büyük sefere çıkarak hem doğuda hem batıda Osmanlı topraklarını genişletti. Adaletli yönetimiyle halk arasında “Kanuni” unvanıyla anıldı.
  • Bir İnsanı Neden Seversiniz?
    Müslümanın hayatındaki her eylemde olduğu gibi, sevgi ve nefret duygularının da merkezinde Allah rızası yer almalıdır. İslam inancına göre, bir Müslüman sadece ibadetlerinde değil; dostluklarında, muhabbetlerinde ve hatta nefretinde dahi ilahî bir niyet taşımalıdır. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v.), hadislerinde “Allah için sevmek ve Allah için buğz etmek” kavramına sıkça vurgu yaparak, bu duyguların imanla yakından ilişkili olduğunu belirtmiştir.
  • Kanuni Sultan Süleyman’ın Sandık Vasiyeti
    Osmanlı’nın kudretli hükümdarı Kanuni Sultan Süleyman Han, hayatının son anlarına kadar hem devletine hem de inancına bağlı bir padişahtı. Onun vefatından sonra ortaya çıkan gizemli bir vasiyet, asırlar boyunca tarihçilerin ve halkın merakını cezbetmiştir. Sultan Süleyman, ölümünden sonra mezarına kendisine ait küçük bir sandığın konulmasını istemişti. Bu, sıradan bir isteğin ötesindeydi — çünkü bu sandığın içinde ne olduğu kimse tarafından bilinmiyordu.