Bakara Suresi 216. ayet, İslam'ın özünü ve inananların toplum için üstlendiği sorumluluğu derinlemesine ele alır. Mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, tıpkı buğday tohumu eken bir çiftçinin durumuna benzer. Çiftçi, toprağa attığı tek tohumun, her başağında yüz buğday tanesi vermesi gibi, Allah yolunda yapılan her hayır ve infakın da katbekat karşılık bulacağına işaret eder. İnanların, Allah için harcadıkları her şeyin, hem bu dünyada hem de ahirette onlara büyük faydalar sağlayacağını hatırlatır.
كُتِبَ عَلَيْكُمُ الْقِتَالُ وَهُوَ كُرْهٌ لَكُمْۚ وَعَسٰٓى اَنْ تَكْرَهُوا شَيْـًٔا وَهُوَ خَيْرٌ لَكُمْۚ وَعَسٰٓى اَنْ تُحِبُّوا شَيْـًٔا وَهُوَ شَرٌّ لَكُمْۜ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ وَاَنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ۟
Kutibe ‘aleykumu-lkitâlu vehuve kurhun lekum(s) ve’asâ en tekrahû şey-en vehuve ḣayrun lekum(s) ve’asâ en tuhibbû şey-en vehuve şerrun lekum(k) va(A)llâhu ya’lemu veentum lâ ta’lemûn(e)
Savaş, hoşunuza gitmediği hâlde, size farz kılındı. Olur ki, bir şey sizin için hayırlı iken, siz onu hoş görmezsiniz. Yine olur ki, bir şey sizin için kötü iken, siz onu seversiniz. Allah bilir, siz bilmezsiniz.
Bakara Suresi'nin 216. Ayeti, Müslümanların inançlarını korumak ve İslami bir yaşam tarzı inşa etmek amacıyla savaşın önemini vurgular. Bu ayette, bu yaşam tarzını koruyup sürdürebilmek için müminlerin üstlenmesi gereken görevler ele alınmaktadır. Dinî değerlerin korunması için gerekli görülen unsurlar arasında canın, malın, aklın, neslin ve namusun güvence altına alınması adına savaşın farz olduğu belirtilmektedir. Çoğu âlimimize göre, bu savaş farz-ı kifaye olarak kabul edilmektedir. Yani, Müslümanların bir kısmının bu yükümlülüğü yerine getirmesi yeterli olup, diğerlerinin bu konuda bir sorumluluğu bulunmamaktadır. Ancak, eğer hiç kimse bu farzı yerine getirmezse, o zaman tüm Müslümanlar sorumlu sayılacaktır. Savaş, doğası itibarıyla zorlu, çetin ve sıkıntılı bir durum olarak görülmektedir. Ancak bu zorluklar, İslami bir yaşam düzeni oluşturmak ve sürdürmek için kaçınılmazdır. Müslümanlar, dinin gerekliliklerini yerine getirmek ve toplumsal huzuru sağlamak amacıyla bu tür zorluklarla karşılaşmak zorundadır.