Orucun Mekruhları Nelerdir? - Ramazan | Kardeş Eli Derneği
BLOG
Blog

Orucun Mekruhları Nelerdir?

03.05.2021

Orucun Mekruhları Nelerdir?

 

Orucun mekruhları her ne kadar ibâdetin bozulmasına yol açmaz ise de, bunlardan uzak durmak gerekir. Mekruh; tenzîhen ve tahrîmen mekruh olarak iki kısma ayrılır. Tahrîmen mekruhları işlemek günahtır. Harama yakındır. Tenzîhen mekruh ise, yapılmaması yapılmasına göre daha evlâ (iyi) olan şeylerdir. Onları yapmamak daha doğrudur. Örneğin; akşam namazının farzından önce nâfile namaz kılmak, kıbleye ayak uzatmak tahrîmen mekruhtur.

 

Dayının, teyzenin veya amcanın kızıyla evlilik câizdir ama tenzîhen mekruhtur. Erkeklerin sarı ya da kırmızı renk elbise giymeleri de böyledir. Tenzîhen mekruh ile tahrîmen mekruh arasındaki farkı iyi anlamalıdır. Tahrîmen mekruhu yapmak günahtır. İşte oruç tutarken mekruh olan şeyleri de bu yüzden yapmamak gerekir. Orucu hakkıyla tutmak isteyenler bunlardan kaçınır.

 

Oruçluya Mekruh Olan Şeyler

 

Oruçluya mekruh olanlar maddeler hâlinde şöyledir:

 

  • Dişleri macun ile fırçalamak (Macunsuz yapılırsa mekruh olmaz.)
  • İlaç ile gargara yapmak (İlacı yutmak bozar. Bir de kişinin ağzında bir yara varsa ve bu, Namazda Kur'ân-ı Kerîmden bir âyet-i kerîmeyi veya sûreyi okuma farzını yerine getirmesine engel oluyorsa oruçluyken ilaçla gargara yapmasında mahzur yoktur. Bu dînen ‘özür’ kapsamında değerlendirilir.)Bir hastalığından dolayı namazda okuyamayacak olan kimse, eğer kendisine iyi gelecekse önce ilaçla gargara yapabilir. Oruçluyken de mekruh olmaz.
  • Abdest sırasında ağza ve burna çok su vermek (Abdest alırken mazmaza ve istinşâk yapmalı (ağza ve burna su vermeli) fakat oruçluyken bunu abartmamalıdır. Yoksa mekruh olur. Ağzı suyla doldurmak ve bu suyu ağızda uzun süre tutmak da böyledir.
  • Sakız çiğnemek (Fakat ağzın yaşlılığıyla sakızın tatlılığı mideye ulaşırsa, sakız ağızda eriyip dağılırsa orucu bozar.)
  • Oruçlu kimse kan aldırdığı zaman oruç tutamayacak derecede zayıf düşecekse kan aldırmak kendisine mekruh olur. Yoksa mekruh değildir ve orucu bozmaz.
  • Oruçluya mekruh olan durumlar arasında, ‘fâhiş mübâşeret’ de vardır. Bunun anlamı kadın ve erkeğin birbirine çıplak halde sarılmasıdır.
  • Bir kimse oruçluyken tükürüğünü ağzında biriktirip biriktirip sonra yutsa bu da mekruh olur.
  • Bir kişi Ramazan orucunu bozsa, kâfir olan kimse Ramazan günü Müslüman olsa, seferî olan kişi ikâmet ettiği şehre gelse, âdetli olan kadının âdeti gün içinde bitse, çocuk büluğa erse tüm bu durumlarda bunların iftar vaktine kadar bir şey yeyip içmemeleri gerekir. Hastalık ve benzeri meşrû mâzeretler hâriç, bunların da akşama kadar oruçlu gibi durmaları lâzımdır. Eğer yeyip içerlerse tahrîmen mekruhtur.

 

Ramazan orucunu herhangi bir nedenle bozan kişi 'nasıl olsa orucum bozuldu' diyerek yeyip içemez. O gün iftar vaktine kadar oruçlu gibi durması lâzımdır. Böyle yapınca oruç tutmuş sayılmaz çünkü orucunu bilerek bozmuştur. Fakat yine de böyle yapması emredilmiştir.

 

Gayr-i müslim kimseler ibâdet etmekle yükümlü değildir. Ancak böyle bir kimse Ramazan günü Müslüman olsa, Ramazan ayına hürmeten o gün iftar vaktine kadar oruçlu gibi durmalıdır. Ramazan'ın diğer günlerinde oruç tutması lâzım olur çünkü artık Müslüman olduğuna göre dînî emirlerle mükellef demektir.

 

Seferî kimselere oruç tutmaması için izin verilmiştir. Hanefî mezhebinde sefer müddeti 15 gün, mesafesi ise 104 KM'dir. (Kimler nasıl seferî olur sorusunun cevabı ilmihâl kitaplarında uzun yazılıdır.) İşte Ramazan ayında dînen seferîlik hâlinde olan bir kimse, asıl yaşadığı yere gelse, yani seferîlikten çıkıp mukîm olsa o gün akşam vaktine kadar oruçlu gibi durur. Bu, Ramazan ayına saygının gereğidir.

 

Çocuklara da namaz kılmak veya oruç tutmak farz değildir. İbâdet mükellefiyeti ergenlik (büluğa ermek) ile başlar. Bir erkek çocuğu Ramazan gününde ihtilâm osla veya bir kız çocuğu gün içerisinde âdet olsa o gün iftar vaktine kadar yeyip içmez. (Erkek ertesi günden itibaren, kız da âdeti bittikten sonra oruç tutmaya başlamalıdır.) Bu da Ramazan ayına tâzimin (değer vermenin) bir göstergesidir.

 

Aynı şekilde âdetli bir kadının da oruç tutması yasaktır. Fakat kadının âdeti imsaktan sonra kesilirse (isterse iftara yarım saat kala kesilmiş olsun), iftar vaktine kadar bir şey yeyip içmez. İşte bu haldeki kimselerin böyle akşama kadar oruçlu gibi durması gerekir. Eğer buna uymazlarsa tahrîmen mekruh yani günah işlemiş olurlar.

 

Oruçluya Mekruh Olmayan Şeyler

 

  • Misk, gül, kolonya vb. koklamak (İçine çekmemek şartıyla)
  • Kadınların Ramazan’da âdet olmamak için ilaç kullanmalarında kerahet yoktur denildi. Ancak böyle bir şey yapmak isteyen biri tabii ki önce doktoruna sormalı, oruç tutabilmek gâyesiyle hekim önerisi olmadan ilaç kullanmamalıdır.
  • Bir kimse gece ihtilâm olsa, ardından sahura kalksa ve imksak vaktine çok az kaldığını görse, elini ağzını yıkayıp yemek yer. İmsak çıktıktan sonra da da gusleder. Oruca cünüp halde başlamış olsa bile geçerli olur. Yani sonra gusletmek de mümkündür. (Fakat bu, 1 namaz vaktini geçmemelidir. O halde dolaşmamalıdır. Cünüp kişinin namaz kılmak için zaten gusletmesi farzdır.)
  • Kadın oruç tutarken âdet olsa yeyip içebilir, akşama kadar oruçlu gibi durması gerekmez. (Fakat başkalarının yanında yememeli, oruç tutanlara saygılı olmalıdır.) Ancak yukarıda da ifade edildiği üzere, Ramazan günü âdeti biten kadın, o gün akşama kadar yeyip içmeden durur. İkisi farklıdır.
  • Açlık hisseden kişinin bunu gidermek amacıyla açlık bandı kullanması veya vücuduna akupunktur iğnesi batırması câizdir. Mekruh da değildir.
  • Oruçluya mekruh olmayan durumlar arasındaki bir diğer husus; romatizmalı, ağrılı yerlere merhem sürmektir. Sprey sıkmak da mekruh değildir.
  • Susadığı zaman hararetini teskin etmek için ağzına su almak, serinlemek maksadıyla başından aşağı soğuk su dökmek yahut soğuk su ile yıkanmak da câizdir.
Sosyal Medyada Bizi Takip Edin
Hızlı Bağış Hayra vesile olan, hayrı işleyen gibidir.
Bağış Türü
Paylaş
SON BLOG YAZILARI
  • Babalar Çocukları Nasıl Etkiliyor?
    Çocukluk, insanın ilk aynasıdır. O aynada duyulan ses, hissedilen güven ve görülen bakış; gelecekteki kişiliğin temel taşlarını oluşturur. Ailenin sıcak çemberi, çocuğa kim olduğunu değil, kim olabileceğini gösteren ilk sahnedir. Bu sahnede anne, duygusal bağı kuran, sevgiyi dokunuşla öğreten taraftır. Baba ise bu sevgiye yön veren pusuladır. Onun varlığı, çocuk için sadece bir güven alanı değil; aynı zamanda hayatın nasıl yaşanacağına dair bir rehberdir.
  • Müslümanı Muazzez Kılan Nedir?
    Dua, Müslüman’ın yalnızca dille yapılan bir ibadet değil, kalbin derinliklerinden yükselen bir teslimiyet ilanıdır. Kulun, “Ben hiçbir şeye gerçekten malik değilim, sahip olduğum her şey bir emanet” diyebilmesidir. İnsan, ne kadar bilgiye, teknolojiye, servete ulaşırsa ulaşsın; bir yaprağın düşüşünü dahi kontrol edemediğini fark ettiğinde, hakiki kudretin kimde olduğunu anlar. Dua; insanın, kendi acizliğini fark edip, Allah’ın mutlak kudreti karşısında eğilmesidir.
  • Kanuni Sultan Süleyman’ın İlginç Özellikleri
    Kanuni Sultan Süleyman, 1494 yılında Trabzon’da dünyaya geldi. Osmanlı tahtının kudretli hükümdarı Yavuz Sultan Selim’in oğlu, Hafsa Sultan’ın ise kıymetli evladıydı. Genç yaşta Saruhan Sancağı’nda yöneticilik yaparak devlet idaresinde tecrübe kazandı. 1520’de babasının vefatı üzerine Osmanlı tahtına geçti ve 46 yıl süren hükümranlığıyla imparatorluğun en uzun süre tahtta kalan padişahı oldu. Bu dönemde 13 büyük sefere çıkarak hem doğuda hem batıda Osmanlı topraklarını genişletti. Adaletli yönetimiyle halk arasında “Kanuni” unvanıyla anıldı.
  • Bir İnsanı Neden Seversiniz?
    Müslümanın hayatındaki her eylemde olduğu gibi, sevgi ve nefret duygularının da merkezinde Allah rızası yer almalıdır. İslam inancına göre, bir Müslüman sadece ibadetlerinde değil; dostluklarında, muhabbetlerinde ve hatta nefretinde dahi ilahî bir niyet taşımalıdır. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v.), hadislerinde “Allah için sevmek ve Allah için buğz etmek” kavramına sıkça vurgu yaparak, bu duyguların imanla yakından ilişkili olduğunu belirtmiştir.
  • Kanuni Sultan Süleyman’ın Sandık Vasiyeti
    Osmanlı’nın kudretli hükümdarı Kanuni Sultan Süleyman Han, hayatının son anlarına kadar hem devletine hem de inancına bağlı bir padişahtı. Onun vefatından sonra ortaya çıkan gizemli bir vasiyet, asırlar boyunca tarihçilerin ve halkın merakını cezbetmiştir. Sultan Süleyman, ölümünden sonra mezarına kendisine ait küçük bir sandığın konulmasını istemişti. Bu, sıradan bir isteğin ötesindeydi — çünkü bu sandığın içinde ne olduğu kimse tarafından bilinmiyordu.