Şia Nedir? - Genel | Kardeş Eli Derneği
BLOG
Blog

Şia Nedir?

04.07.2025

Şiilik, İslam'ın iki ana mezhebinden biri olup, Hz. Muhammed'in vefatından sonra halifeliğin kimde olması gerektiği konusundaki görüş ayrılıklarından doğmuştur. Sünnilikten sonra en yaygın ikinci İslami mezhep olan Şia, özellikle İran, Irak, Azerbaycan, Bahreyn gibi ülkelerde yoğunlukla görülür. Şia kelimesi Arapça'da "taraftar" veya "destekçi" anlamına gelmektedir ve Hz. Ali'nin takipçilerini ifade eder. Şiiler, Hz. Muhammed'in vefatından sonra Hz. Ali'nin halife olması gerektiğine inanırlar ve ilk üç halifenin meşruiyetini kabul etmezler. Şiilik içinde farklı kollar bulunmaktadır; bunların en yaygını İmamiye veya On İki İmam Şiiliğidir. Bu mezhep, Hz. Ali'den başlayarak on iki imamın kutsal liderliğine inanır. Son imam Mehdi'nin gaybete çekildiğine ve ahir zamanda geri döneceğine inanılır. Şia inancında, imamet kavramı merkezi bir öneme sahiptir ve imamların masum (günahsız) olduğu kabul edilir. Şii ritüelleri arasında Kerbela Olayı'nı anmak için düzenlenen Aşure ve Muharrem törenleri önemli yer tutar. Şiiler namaz kılarken secde esnasında toprak veya taş üzerine secde etmeyi tercih ederler. Şii hukuk sistemi (fıkıh) içtihat kapısının açık olduğu inancıyla, dini otoritelerin (müçtehitler) yorumlarına büyük önem verir.

Şecaat Nedir? için tıklayınız.

Şia'nın Kökeni

"Şia" kelimesi Arapça "şîʿa" (شيعة) kökenlidir ve "taraftar", "takipçi" anlamına gelir. İslam'ın ikinci büyük mezhebi olan Şiilik, İslam tarihinin erken dönemlerinde ortaya çıkmış ve günümüze kadar varlığını sürdürmüştür. Terim olarak, "Şiatü Ali" yani "Ali'nin taraftarları" anlamında kullanılmıştır. Şia mezhebinin temelleri, Hz. Muhammed'in vefatı sonrasında yaşanan hilafet tartışmalarına dayanmaktadır. Bu dönemde, Müslümanlar arasında kimin halife olacağı konusunda fikir ayrılıkları ortaya çıkmış ve bazı Müslümanlar Hz. Ebu Bekir'in halifeliğini kabul ederken, diğerleri Hz. Ali'nin hak sahibi olduğunu savunmuşlardır. Şiilik, Hz. Muhammed'in damadı ve kuzeni olan Hz. Ali'nin halifeliğini savunan Müslümanlar tarafından oluşturulmuştur. Şiiler, Hz. Muhammed'in, Hz. Ali'yi kendisinden sonra lider olarak belirlediğine inanırlar. Bu inanç, özellikle Gadir Hum olayına dayanmaktadır. Zaman içinde Şiilik, kendi içinde farklı kollara ayrılmış ve İmamiye (On İki İmam), Zeydiye, İsmailiye gibi alt gruplar oluşmuştur. Günümüzde Şiiler, İran, Irak, Bahreyn, Azerbaycan ve Lübnan gibi ülkelerde yoğun olarak yaşamakta ve dünya Müslümanlarının yaklaşık %10-15'ini oluşturmaktadırlar.

İmamiyye Nedir? için tıklayınız.

Şiilik Mezhebi Nasıl Doğdu

Şia mezhebinin temelleri, Hz. Ali'nin halifelik hakkının gasp edildiğine inananların siyasi ve dini tepkisiyle atılmıştır. Şiilik mezhebi, İslam tarihindeki en önemli bölünmelerden biri olarak, Hz. Muhammed'in vefatını takiben ortaya çıkmıştır. Hz. Muhammed'in vefatından sonra kimin halife olacağı konusundaki anlaşmazlıklar, İslam toplumunda derin ayrılıklara yol açmıştır. Hz. Ali'nin taraftarları, onun Peygamber'in en yakın akrabası ve damadı olarak halifeliğe en layık kişi olduğunu savunmuşlardır. Bu görüş, zamanla teolojik ve fıkhi bir yapıya dönüşerek Şiilik mezhebi hâlini almıştır. Özellikle Kerbela Olayı'nda Hz. Hüseyin'in şehit edilmesi, Şiilik mezhebinin daha da güçlenmesine ve kendine has inanç sistemini geliştirmesine yol açmıştır. Şiiler, imamların Allah tarafından seçildiğine ve ilahi bir rehberliğe sahip olduklarına inanırlar. Şiilere göre, Hz. Ali ve onun soyundan gelen On İki İmam masumdur ve İslam toplumu bu imamlar aracılığıyla doğru yolu bulur. İmamların sözleri ve uygulamaları, Şii hukuk ve teolojisinin temel kaynaklarını oluşturur. Şiilik, zaman içinde Caferilik, İsmailîlik ve Zeydilik gibi farklı kollara ayrılmış olsa da, hepsinin ortak noktası Hz. Ali'nin ve soyunun meşru liderlik hakkını savunmalarıdır. 

Sosyal Medyada Bizi Takip Edin
Hızlı Bağış Hayra vesile olan, hayrı işleyen gibidir.
Bağış Türü
Paylaş
SON BLOG YAZILARI
  • Babalar Çocukları Nasıl Etkiliyor?
    Çocukluk, insanın ilk aynasıdır. O aynada duyulan ses, hissedilen güven ve görülen bakış; gelecekteki kişiliğin temel taşlarını oluşturur. Ailenin sıcak çemberi, çocuğa kim olduğunu değil, kim olabileceğini gösteren ilk sahnedir. Bu sahnede anne, duygusal bağı kuran, sevgiyi dokunuşla öğreten taraftır. Baba ise bu sevgiye yön veren pusuladır. Onun varlığı, çocuk için sadece bir güven alanı değil; aynı zamanda hayatın nasıl yaşanacağına dair bir rehberdir.
  • Müslümanı Muazzez Kılan Nedir?
    Dua, Müslüman’ın yalnızca dille yapılan bir ibadet değil, kalbin derinliklerinden yükselen bir teslimiyet ilanıdır. Kulun, “Ben hiçbir şeye gerçekten malik değilim, sahip olduğum her şey bir emanet” diyebilmesidir. İnsan, ne kadar bilgiye, teknolojiye, servete ulaşırsa ulaşsın; bir yaprağın düşüşünü dahi kontrol edemediğini fark ettiğinde, hakiki kudretin kimde olduğunu anlar. Dua; insanın, kendi acizliğini fark edip, Allah’ın mutlak kudreti karşısında eğilmesidir.
  • Kanuni Sultan Süleyman’ın İlginç Özellikleri
    Kanuni Sultan Süleyman, 1494 yılında Trabzon’da dünyaya geldi. Osmanlı tahtının kudretli hükümdarı Yavuz Sultan Selim’in oğlu, Hafsa Sultan’ın ise kıymetli evladıydı. Genç yaşta Saruhan Sancağı’nda yöneticilik yaparak devlet idaresinde tecrübe kazandı. 1520’de babasının vefatı üzerine Osmanlı tahtına geçti ve 46 yıl süren hükümranlığıyla imparatorluğun en uzun süre tahtta kalan padişahı oldu. Bu dönemde 13 büyük sefere çıkarak hem doğuda hem batıda Osmanlı topraklarını genişletti. Adaletli yönetimiyle halk arasında “Kanuni” unvanıyla anıldı.
  • Bir İnsanı Neden Seversiniz?
    Müslümanın hayatındaki her eylemde olduğu gibi, sevgi ve nefret duygularının da merkezinde Allah rızası yer almalıdır. İslam inancına göre, bir Müslüman sadece ibadetlerinde değil; dostluklarında, muhabbetlerinde ve hatta nefretinde dahi ilahî bir niyet taşımalıdır. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v.), hadislerinde “Allah için sevmek ve Allah için buğz etmek” kavramına sıkça vurgu yaparak, bu duyguların imanla yakından ilişkili olduğunu belirtmiştir.
  • Kanuni Sultan Süleyman’ın Sandık Vasiyeti
    Osmanlı’nın kudretli hükümdarı Kanuni Sultan Süleyman Han, hayatının son anlarına kadar hem devletine hem de inancına bağlı bir padişahtı. Onun vefatından sonra ortaya çıkan gizemli bir vasiyet, asırlar boyunca tarihçilerin ve halkın merakını cezbetmiştir. Sultan Süleyman, ölümünden sonra mezarına kendisine ait küçük bir sandığın konulmasını istemişti. Bu, sıradan bir isteğin ötesindeydi — çünkü bu sandığın içinde ne olduğu kimse tarafından bilinmiyordu.