Kur’ân-ı Kerîm’in derin manalarla dolu sûrelerinden biri olan Mülk Suresi, aynı zamanda “Tebâreke” ismiyle de bilinir. Bu sûre, müminler için hem bir şifa, hem de büyük bir kurtuluş vesilesidir. Mekke döneminde nazil olan ve 30 ayetten oluşan bu mübarek sûre, yalnızca lafzıyla değil, anlam derinliğiyle de kalplere tesir eder.
Mülk Suresi, Mushaf'taki sıralamaya göre 67. sûredir. Nüzul sırasına göre ise 77. sırada yer alır. İslam'ın erken dönemlerinde Mekke'de indirilmiş olması nedeniyle iman, tefekkür ve ahiret temalarını yoğun biçimde işler. Otuz ayet içeren bu sûre, Allah'ın kudretini, evrenin yaratılışını ve ahiret hayatını kapsamlı biçimde ele alır.
Sûre, adını, ilk ayetinde geçen "el-Mülk" (mülkiyet, egemenlik) kelimesinden alır. Bu isim, Allah'ın kâinat üzerindeki mutlak hâkimiyetini vurgular. Ayrıca sûre, "Tebârekellezî" ifadesiyle başladığı için halk arasında genellikle Tebâreke Suresi olarak anılır. Müslümanlar arasında özel bir yere sahip olan Mülk Suresi, kabir azabından koruyucu özelliğiyle de bilinir ve pek çok kişi tarafından her gece okunması tavsiye edilir.
Kadir Sûresi Okunuşu için tıklayınız.
Tebâreke (Mülk) Suresinin Fazileti, İslam inancında çok önemli bir yere sahiptir. Peygamber Efendimiz (s.a.s.), bu sûrenin önemini birçok hadis-i şerif ile vurgulamıştır. Özellikle şu hadis dikkat çekicidir: "Kur'ân'da otuz âyetlik bir sûre vardır ki, sahibine şefaat eder, günahlarının affına vesile olur. Bu sûre Tebârekellezî bi-yedihil-Mülk'tür." (Ebû Dâvûd, Tirmizî)
Bir diğer rivayette ise Mülk Suresi'nin kabir azabına karşı koruyucu olduğu bildirilmiştir. Bu nedenle müminler, özellikle gece yatmadan önce bu sûreyi okumaya teşvik edilmiştir. Bu sûre, Allah'ın mülkünün ve kudretinin yüceliğini anlatır ve insanı düşünmeye sevk eder. Müslümanlar arasında her gece okunması yaygın bir gelenektir ve bu sûreyi ezberleyip düzenli okuyanların hem dünyada hem de ahirette büyük mükâfatlara nail olacağına inanılır.
Mülk Suresi 1. Sayfa
Mülk Suresi 2. Sayfa
Mülk Suresi 3. Sayfa
Bismillahirrahmanirrahim
1. Tebârakellezî bi yedihil mulku ve huve alâ kulli şey’in kadîr(kadîrun).
2. Ellezî halakal mevte vel hayâte li yebluvekum eyyukum ahsenu amelâ(amelen), ve huvel azî zul gafûr(gafûru).
3. Ellezî halaka seb'a semâvâtin tibâkâ(tibâkan), mâ terâ fî halkır rahmâni min tefâvut(tefâvutin), ferciıl basara hel terâ min futûr(futûrin).
4. Summerciıl basara kerrateyni yenkalib ileykel basaru hâsien ve huve hasîr(hasîrun).
5. Ve lekad zeyyennâs semâed dunyâ bi mesâbîha ve cealnâhâ rucûmen liş şeyâtîni ve a’tednâ lehum azâbes saîr(saîri).
6. Ve lillezîne keferû bi rabbihim azâbu cehennem(cehenneme), ve bi’sel masîr(masîru).
7. İzâ ulkû fîhâ semiû lehâ şehîkan ve hiye tefûr(tefûru).
8. Tekâdu temeyyezu minel gayz(gayzi), kullemâ ulkıye fîhâ fevcun seelehum hazenetuhâ e lem ye’tikum nezîr(nezîrun).
9. Kâlû belâ kad câenâ nezîrun fe kezzebnâ ve kulnâ mâ nezzelallâhu min şey-in in entum illâ fî dalâlin kebîr(kebîrin).
10. Ve kâlû lev kunnâ nesmeu ev na'kılu mâ kunnâ fî ashâbis saîr(saîri).
11. Fa’terefû bi zenbihim, fe suhkan li ashâbis saîr(saîri).
12. İnnellezîne yahşevne rabbehum bil gaybi lehum magfiratun ve ecrun kebîr(kebîrun).
13. Ve esirrû kavlekum evicherû bihî, innehu alîmun bi zâtis sudûr(sudûri).
14. E lâ ya’lemu men halaka, ve huvel latîful habîr(habîru).
15. Huvellezî ceale lekumul arda zelûlen femşû fî menâkibihâ ve kulû min rızkıhî, ve ileyhin nuşûr(nuşûru).
16. E emintum men fîs semâi en yahsife bikumul arda fe izâ hiye temûr(temûru).
17. Em emintum men fîs semâi en yursile aleykum hâsıbâ(hâsiben) fe se ta’lemûne keyfe nezîr(nezîri).
18. Ve lekad kezzebellezîne min kablihim fe keyfe kâne nekîr(nekîri).
19. E ve lem yerav ilât tayri fevkahum sâffâtin ve yakbıdne, mâ yumsikuhunne illâr rahmân(rahmânu), innehu bi kulli şey’in basîr(basîrun).
20. Em men hâzâllezî huve cundun lekum yansurukum min dûnir rahmân(rahmâni), inil kâfirûne illâ fî gurûr(gurûrın).
21. Em men hâzâllezî yerzukukum in emseke rızkahu, bel leccû fî utuvvin ve nufûr(nufûrın).
22. E fe men yemşî mukibben alâ vechihî ehdâ em men yemşî seviyyen alâ sırâtın mustakîm(mustakîmin).
23. Kul huvellezî enşeekum ve ceale lekumus sem’a vel ebsâra vel ef’idete, kalîlen mâ teşkurûn(teşkurûne).
24. Kul huvellezî zeraekum fîl ardı ve ileyhi tuhşerûn(tuhşerûne).
25. Ve yekûlûne metâ hâzâl va’du in kuntum sâdikîn(sâdikîne).
26. Kul innemâl ilmu indallâhi ve innemâ ene nezîrun mubîn(mubînun).
27. Fe lemmâ raevhu zulfeten sîet vucûhullezîne keferû ve kîle hâzâllezî kuntum bihî teddeûn(teddeûne).
28. Kul e raeytum in ehlekeniyallâhu ve men maıye ev rahımenâ fe men yucîrul kâfirîne min azâbin elîm(elîmin).
29. Kul huver rahmânu âmennâ bihî ve aleyhi tevekkelnâ, fe se ta’lemûne men huve fî dalâlin mubîn(mubînin).
30. Kul e raeytum in asbaha mâukum gavran fe men ye’tîkum bi mâin maîn(maînin).
Rahmân ve Rahîm Allah’ın adıyla
1. Kâinatın mutlak mülkiyeti ve hâkimiyeti elinde bulunan Allah yüceler yücesi, bütün iyilik ve bereketlerin kaynağıdır. O’nun her şeye gücü yeter.
2. O ki, hanginizin daha güzel işler yapacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı. Kudreti dâimâ üstün gelen ve günahları çok bağışlayan yalnız O’dur.
3. Yedi kat göğü birbiriyle uyum içinde tabaka tabaka yaratan O’dur. Rahmân’ın yaratmasında hiçbir düzensizlik göremezsin. Haydi, çevir gözünü de bak, bir kusur, bir çatlaklık görebilecek misin?
4. Sonra gözünü tekrar tekrar çevir de bak. Göz, aradığı kusuru bulamamanın ezikliği ve bitkinliği içinde sana geri dönecektir.
5. Biz yere en yakın olan göğü kandillerle süsledik. O kandilleri şeytanlara atılan birer mermi yaptık; onlara bir de alevli ateş azabı hazırladık.
6. Rablerini inkâr edenler için cehennem azabı vardır. Gidilecek ne kötü bir yerdir orası!
7. Oraya atıldıklarında, cehennemin onları yutmak için homurtularla nasıl içine doğru nefes alıp, uğuldaya uğuldaya kaynadığını işitirler.
8. Kâfirlere öfkesinden neredeyse çatlayacak! Her bir bölük oraya atıldıkça cehennem bekçileri onlara: “Allah’ın azabından sakındıran bir uyarıcı size gelmemiş miydi?” diye sorarlar.
9. Şöyle cevap verirler: “Evet, bize bir uyarıcı geldi. Fakat biz onu yalanladık ve onlara: «Allah’ın bir şey indirdiği falan yok; siz ancak büyük bir sapıklık ve şaşkınlık içindesiniz» dedik.”
10. Sonra şöyle hayıflanırlar: “Eğer uyarılara kulak vermiş veya aklımızı kullanıp gerçekler üzerinde düşünmüş olsaydık, şimdi şu çılgın alevli ateşin yoldaşları arasında bulunmazdık!”
11. Böylece günahlarını itiraf ederler. Artık Allah’ın rahmetinden uzak olsun o çılgın ateş mahkûmları!
12. Buna karşılık, duyu ve idrak sınırlarının ötesinde bulunan Rablerine karşı kalpleri saygı ve ürpertiyle dolu olanlara gelince, onlar için bir bağışlanma ve büyük bir mükâfat vardır.
13. Söylemek istediğinizi ister içinizde gizleyin, ister açığa vurun hiç fark etmez. Çünkü O, göğüslerde saklanan en gizli düşünceleri bile tam olarak bilir.
14. Yaratan yarattığını bilmez olur mu hiç? İlmi her şeyin bütün inceliklerine kadar nüfûz eden ve her şeyden hakkiyle haberdar olan yalnız O’dur.
15. O Allah ki, yeryüzünü sizin için uysal bir binek hâline getirmiştir. Öyleyse onun omuzları üzerinde rahatça dolaşın ve Allah’ın sizin için hazırladığı nimetlerden faydalanın. Ama sonunda O’nun huzurunda toplanacağınız unutmayın!
16. Gökte olan zâtın, sizi yerin dibine geçirmeyeceğinden emin mi oldunuz? Bir de bakarsınız, yer çalkalanıp duruyor!
17. Yahut gökte olanın, üzerinize taş yağdıran bir kasırga göndermeyeceğinden emin mi oldunuz? Siz, benim tehdidimin nasıl bir şey olduğunu yakında bileceksiniz!