Zeydiye, Şii mezhepleri arasında özel bir yere sahip olup, kökeni ve inanç sistemiyle hem Şii hem de Sünni yönleri bir arada barındıran benzersiz bir İslam mezhebidir. 8. yüzyılda Hz. Ali'nin torunu Zeyd bin Ali'nin liderliğinde ortaya çıkan bu mezhep, Ehl-i Beyt sevgisini merkeze alırken, diğer Şii gruplardan farklı olarak ilk üç halifeyi de meşru kabul etmektedir. Bu yaklaşımıyla Sünni ekollerle daha uyumlu bir çizgide yer alır. Zeydiyye'nin inanç sisteminde akılcılık önemli bir yer tutar. Mutezile ekolünden etkilenen Zeydiler, inanç konularında akla büyük önem verir ve Kur'an'ın yaratılmış olduğunu savunurlar. İmametin Ehl-i Beyt'e ait olduğunu kabul ederler, ancak imamın masum (günahsız) olması şartını aramaz ve gaib imam anlayışını reddederler. Onlara göre imam, bilgili, takva sahibi ve gerektiğinde zulme karşı kılıçla mücadele edebilen bir kişi olmalıdır. Tarihsel süreçte Zeydiyye, özellikle Yemen'de güçlü bir varlık göstermiş, 901 yılından 1962'ye kadar bu bölgede Zeydi imamlar hüküm sürmüştür. Günümüzde de Yemen nüfusunun önemli bir kısmını oluşturan Zeydiler, Şia'nın diğer kollarından farklı olarak, tekfir anlayışından uzak durmuş ve mezhepler arası diyalog konusunda daha ılımlı bir tutum sergilemişlerdir.
Zeydiye, adını, Hz. Hüseyin'in torunu ve Zeynelabidin'in oğlu olan Zeyd bin Ali'den alır. İslam tarihinde ortaya çıkan mezhepler arasında önemli bir yere sahip olan Zeydiye mezhebi, Şii düşüncesinin ilk sistemli mezheplerinden biri olarak kabul edilir. Zeyd bin Ali, 8. yüzyılda Emevi yönetimine karşı başkaldırmış ve kısa süren bir isyanın ardından şehit olmuştur. Bu isyan, Zeyd'in Ehl-i Beyt'in haklarını savunma ve adaleti tesis etme amacıyla gerçekleşmiştir. Zeydiye mezhebi, diğer Şii mezheplerinden farklı olarak daha ılımlı bir çizgide gelişmiştir. Onu takip edenler, onun fikirlerini temel alan bir itikadi ve fıkhi mezhep oluşturmuştur. Zeydiler, imametin Hz. Ali'nin soyundan gelmesi gerektiğini savunurken, imam olacak kişinin bilgili, cesur ve kendi hakkını talep etmesi gerektiğini vurgularlar. Ayrıca ilk iki halifeyi tamamen reddetmek yerine, Hz. Ali'nin halifeliğe daha layık olduğunu savunmuşlardır. Bu mezhep daha sonra Zeydiye (Zeydîlik) olarak anılmaya başlanmıştır. Tarih boyunca özellikle Yemen'de etkili olmuş ve burada yüzyıllarca hüküm süren devletler kurmuştur. Günümüzde de Yemen nüfusunun önemli bir kısmını Zeydiler oluşturmaktadır. Zeydiye mezhebi, İslam düşünce tarihinde Şiilik ile Sünnilik arasında köprü görevi gören, ılımlı yaklaşımıyla tanınan bir ekol olarak varlığını sürdürdü.
Evet, Zeydiye Şii mezhepler arasında yer alır ancak birçok yönüyle Sünnilikle benzerlikler gösterir. Zeydiye mezhebi, İmam Zeyd bin Ali'nin öğretilerine dayanan, İslam dünyasında önemli bir akımdır. Diğer Şii mezheplerinden farklı olarak, ilk üç halifeyi tanıması ve imamet anlayışındaki ılımlı yaklaşımıyla dikkat çeker. Yemen'de yaygın olan bu mezhep, fıkıh konularında Sünni ekollerle benzer görüşler paylaşır.
Husiler, Zeydiye mezhebinin Yemen'deki siyasi temsilcilerinden biridir. Bu grup, Zeydiye inancını temel alsa da, zaman içinde kendine özgü siyasi ve askeri bir yapıya dönüşmüştür. Zeydiye mezhebi, Şii İslam'ın en ılımlı kollarından biri olarak kabul edilir ve Yemen'de geniş bir takipçi kitlesine sahiptir. Ancak tüm Zeydiler Husi değildir. Zeydiler arasında farklı siyasi görüşler ve hareketler bulunmaktadır. Husi hareketi, özellikle 1990'lardan sonra Yemen'deki siyasi kimliğini güçlendirmiş ve bölgesel bir güç haline gelmiştir.
Zeydiye mezhebi, hakikat uğruna mücadeleyi ve dürüstlüğü temel ilke olarak benimser. Onlara göre, inanç konusunda samimi ve açık olmak esastır. Hakikatin savunulmasını ve açık bir duruş sergilemeyi esas alır. Zeydiler, tehlike anında bile inançlarını gizlemeyi reddeder. İnancın gizlenmesi (takiyye) kabul edilmez. Zeydiler için hakikati açıkça ifade etmek, inancın bir gereğidir ve bu duruş mezheplerinin ayırt edici özelliklerinden biridir.