Nisab Nedir? - Genel | Kardeş Eli Derneği
BLOG
Blog

Nisab Nedir?

23.05.2025

Nisab, zekat, sadaka-i fıtır ve kurban gibi ibadetlerin yerine getirilmesi için konulan zenginlik ölçüsüdür. Bir Müslümanın dini yükümlülüklerini yerine getirmek için sahip olması gereken asgari zenginlik seviyesini belirler. Nisab, kısaca "dinen zengin sayılma sınırı" şeklinde tanımlanabilir. İslami hükümlere göre, borçlarını ödedikten ve asli ihtiyaçlarından fazla olarak mala sahip olan kişi, zengin olarak kabul edilir ve belirli mali ibadetleri yerine getirmekle yükümlü olur. Nisab miktarı, altın, gümüş, ticaret malları, tarım ürünleri ve hayvanlar gibi farklı mal türlerine göre değişiklik gösterir.

İlginizi Çekebilir: Nisap Miktarı Ne Kadardır?

Nisap Nasıl Belirlendi?

Nisap, İslam'ın temel ekonomik prensiplerinden biri olarak yıllar önce sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed tarafından belirlenmiştir. Bu kavram, bir Müslümanın zekat vermekle yükümlü olduğu en az mal varlığı miktarını ifade eder. Nisap miktarı, altın, gümüş, nakit, ticari mallar, hayvanlar ve tarımsal ürünler gibi farklı varlık türleri için ayrı ayrı hesaplanmaktadır. O zamandan bu yana en az 1400 yıl geçmiş olmasına rağmen, hem altın hem de diğer hayvanlar günümüzde hâlâ zenginlik ölçüsü olarak değerlendirilmektedir. İslami ekonomik ilkelerin evrensel ve zamana bağlı olmayan özelliklerini ortaya koymaktadır. Günümüzde nisap hesaplamaları için farklı mezhepler tarafından çeşitli kıstaslar kullanılsa da, temel ilkeler değişmeden kalmıştır.

Zekat Hesaplama için tıklayın.

Sosyal Medyada Bizi Takip Edin
Hızlı Bağış Hayra vesile olan, hayrı işleyen gibidir.
Bağış Türü
Paylaş
SON BLOG YAZILARI
  • Babalar Çocukları Nasıl Etkiliyor?
    Çocukluk, insanın ilk aynasıdır. O aynada duyulan ses, hissedilen güven ve görülen bakış; gelecekteki kişiliğin temel taşlarını oluşturur. Ailenin sıcak çemberi, çocuğa kim olduğunu değil, kim olabileceğini gösteren ilk sahnedir. Bu sahnede anne, duygusal bağı kuran, sevgiyi dokunuşla öğreten taraftır. Baba ise bu sevgiye yön veren pusuladır. Onun varlığı, çocuk için sadece bir güven alanı değil; aynı zamanda hayatın nasıl yaşanacağına dair bir rehberdir.
  • Müslümanı Muazzez Kılan Nedir?
    Dua, Müslüman’ın yalnızca dille yapılan bir ibadet değil, kalbin derinliklerinden yükselen bir teslimiyet ilanıdır. Kulun, “Ben hiçbir şeye gerçekten malik değilim, sahip olduğum her şey bir emanet” diyebilmesidir. İnsan, ne kadar bilgiye, teknolojiye, servete ulaşırsa ulaşsın; bir yaprağın düşüşünü dahi kontrol edemediğini fark ettiğinde, hakiki kudretin kimde olduğunu anlar. Dua; insanın, kendi acizliğini fark edip, Allah’ın mutlak kudreti karşısında eğilmesidir.
  • Kanuni Sultan Süleyman’ın İlginç Özellikleri
    Kanuni Sultan Süleyman, 1494 yılında Trabzon’da dünyaya geldi. Osmanlı tahtının kudretli hükümdarı Yavuz Sultan Selim’in oğlu, Hafsa Sultan’ın ise kıymetli evladıydı. Genç yaşta Saruhan Sancağı’nda yöneticilik yaparak devlet idaresinde tecrübe kazandı. 1520’de babasının vefatı üzerine Osmanlı tahtına geçti ve 46 yıl süren hükümranlığıyla imparatorluğun en uzun süre tahtta kalan padişahı oldu. Bu dönemde 13 büyük sefere çıkarak hem doğuda hem batıda Osmanlı topraklarını genişletti. Adaletli yönetimiyle halk arasında “Kanuni” unvanıyla anıldı.
  • Bir İnsanı Neden Seversiniz?
    Müslümanın hayatındaki her eylemde olduğu gibi, sevgi ve nefret duygularının da merkezinde Allah rızası yer almalıdır. İslam inancına göre, bir Müslüman sadece ibadetlerinde değil; dostluklarında, muhabbetlerinde ve hatta nefretinde dahi ilahî bir niyet taşımalıdır. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v.), hadislerinde “Allah için sevmek ve Allah için buğz etmek” kavramına sıkça vurgu yaparak, bu duyguların imanla yakından ilişkili olduğunu belirtmiştir.
  • Kanuni Sultan Süleyman’ın Sandık Vasiyeti
    Osmanlı’nın kudretli hükümdarı Kanuni Sultan Süleyman Han, hayatının son anlarına kadar hem devletine hem de inancına bağlı bir padişahtı. Onun vefatından sonra ortaya çıkan gizemli bir vasiyet, asırlar boyunca tarihçilerin ve halkın merakını cezbetmiştir. Sultan Süleyman, ölümünden sonra mezarına kendisine ait küçük bir sandığın konulmasını istemişti. Bu, sıradan bir isteğin ötesindeydi — çünkü bu sandığın içinde ne olduğu kimse tarafından bilinmiyordu.